KIRIKHAN’A GEL CİĞERİMİ YE... Ayfer Tuzcu Ünsal
Gazeteci
Vasi Köse ile dostluğum Hatay Keşif Dergisi’ne dayanır. Bir gün Belendeki
Kurtoğlu restoranda oturuyorum. Yer bildirimi yapınca baktım Vasi Bey, “Ayfer Hanım, bu dağın bir de öte yüzü var”
diye yorumda bulunmuş. Hemen açtım telefonu bir gün üzerinde anlaştık. O sırada
Türker’de Arsuzdaydı beni Kırıkhan’a götürdü. Vasi Bey bize, Hanımeli
restoranda bir kahvaltı hazırlatmış ancak bu kadar olur... Aman Allahım sofrada
bir tek kuş sütü eksik.
|
Kırıkhandaki ciğer kebabı |
Mehmet Toklucu ve karısı Hüsne Hanım tarafından
yönetilen müessese müşterilerine müthiş lezzetli yemekler sunuyor. Kahvaltıyı
bizim için hazırlamışlardı ama, Hüsne Hanım müthiş, insanları yemekleriyle
mutlu etmesini biliyor.
Vasi
Bey’in bizi götürdüğü yerlere buyurun ben de sizi götüreyim: Kırıkhan’ın
kenarında bulunduğu Amik Ovası’ndaki biber tarlaları arasından Gölbaşı’na
uzandık, oradan da Ceylan üretim istasyonuna yollandık, ne güzel
|
Gölbaşı'ndaki balıkçı kayıkları |
|
İstasyona yaralı olarak gelen bir karaca |
gezdik...
Ceylan üretim istasyonuna gidince belgesel izlemiş gibi oluyorsunuz...
Kamerelar, istasyonu ve çevreyi tarayıp kaydettikleri için müthiş görüntüler
var... Bekçiler, size ilginç olanlarını gösteriyor, pek hoş... Yolu toprak ama,
gitmeyi değer, pişman olmayacaksınız. Bekçilerin ceylanları içten sevmeleri ve
korumaları da yaşanmaya değer bir deneyim. Bu üretim ve koruma istasyonu
sayesinde Kırıkhan bölgesindeki yerel ceylan türü yaşamaya devam edecek, pek
sevinilecek bir olay...
|
Yaralı yerli ceylan |
Vasi Bey
bizi bir kez daha davet etti, bu sefer Kırıkhan’ın en ünlü Sivil Toplum
Örgütçüsü Rahmi Varlı’nın nefis sofrasına konduk... Rahmi Bey’in benzin
istasyonu içinde kendine yarattığı pek güzel bir bahçe var. Konuklarını kendi
pişirdiği yemeklerle orada ağırlıyor. Rahmi Bey’den tuzlu yoğurtla yapılan
güzel bir kahvaltılık öğrendim, o nedenle de geçtiğimiz sezonda beş kavanoz
tuzlu yoğurt tükettim. Rahmi Bey, Kırıkhan’lı arkadaşlarıyla birlikte Hayad isimli bir dernek kurmuş. Hatay
Yardımlaşma Derneği olarak anlatabileceğim bu dernek, Suriyeli mültecilere yönelik
kurulmuş. Suriyelilere dağıttıkları kart vasıtasıyla çok düzenli olarak yiyecek
yardımında bulunuyorlar. Gerçekten imrenilecek bir düzen kurmuş Rahmi Bey, öyle
bir düzeni var ki, örneğin bağışlanan tavukları her aileye eşit olmak koşulu
ile 2-3 saat gibi kısa bir sürede dağıtabiliyor. Tüm dağıtım işlemi bilgisayar
ile yapılıyor ve eşit koşullarda gerçekleşiyor. Rahmi Bey, geçtiğimiz Ekim
ayında Suriyeliler için yaptırdığı öksüzler yurdu ve bir de okul ekledi
Hayad’ın hizmetleri arasına... Zaten, oldukça teşekküllü bir de sağlık tesisi
var. 30 doktorun görev yaptığı hastanede ki bazı doktorlar da Suriyeli... Rahmi
Bey, güvenilir bir insan olduğu ve yaptıklarıyla bunu kanıtladığı için dünyanın
çeşitli ülke ve kuruluşlarından her türlü desteği alıyor. Yurtiçi veya dışından
ne gelirse bu, anında Suriyelilere yansıyor.
|
Kırıkhandaki festivalden bir görüntü |
Kırıkhan’ın
ciğer kebabının meşhur olduğunu geçen haftaya kadar bilmiyordum. Tesadüfen
Arsuz’da olduğum için festivale beni davet edince gitmekte hiç tereddüt
etmedim. Festivalin ismini Kaymakam Bey vermiş: Kırıkhan’a gel, ciğerimi ye... Kırıkhandaki ciğer kebabı kuzu/koyun
ciğerinden yapılıyor. İtiraf edeyim! Ben ciğer kebabını sevmem! Galiba kendine
özgü kokusu ağız tadımı hiç cezbetmez! Bu sefer öyle olmadı... Rahmi Bey’in
incecik lavaş ekmeğe sarıp sarıp verdiği ciğer kebablarını soğan piyazı ile o
kadar sevdip yedim ki, festivali takip eden iki gün yemek yemedim! Gerçekten
Kırıkhan’ın ciğer kebabı çok özel... Bilhassa tavsiye ederim, yolunuzu düşürün
ve tadına bakın... Bu arada ciğer kebabının kuşbaşı denilen ölçüden daha küçük
doğrandığını, ince şişlere saplandığını ve nisbeten serin ateşte pişirildiğini
buraya ekleyelim. Fotoğrafını yayınlamayı büyüklüğünü görün diye istedim. Unutmayın,
ciğeri iri doğrarsanız içi pişmez; çok küçük doğrarsanız da yanar! Gaziantep’te
adettir, Kurban Bayramı sabahı, kurban kesildikten sonra kahvaltıya ciğer
kavurması yapılır. Bir aile bana, inanışları olduğunu ciğer ateşi görmemek için mutlaka kurban bayramı sabahında ciğer
kavurması yediklerini söylemişlerdi.
Hep söylerim, yazarım... Hatay, Tanrı’nın doğasına çok
torpil yaptığı bir yerdir! Amik Gölü’nü bahtsız ve şanssız bir şekilde
kuruttuktan sonra bile toprak küsmemiş vermeye devam etmiştir. Doğanın muhteşem
cömertliğini izlediğim yerlerden birisi Belen Pazarı’dır. Her Perşembe öğleden
sonra kurulur, Cuma öğle namazından önce toplanır. Evime toplam 90 kilometre
olduğu halde, hiç üşenmem kalkar giderim... Hatay’da halen bir dolu köy ve
köylü vardır. Evlerinde yetiştirdiklerini getirir bu pazarda satarlar. Her ne
kadar tamamen tesadüf eseri tarım ilacı kullandıklarını öğrenmiş olsam da,
başka seçeneğim olmadığından almaya devam ederim! Bu sefer ki gezim de sadece
bir hafta sürmesine rağmen, hiç üşenmeyip pazara gittim. Şahane bir badem
çağlası, Mayıs portakalı, taze başlanmış soğan, taze başlanmış sarımsak,
Hatay’ın ünlü şeker fasulyesi, köy yumurtası, çok taze toplanmış Karagöz
Köyü’nün kekiği, maydanoz, Antep biberini andıran bir biber türü, serada
yetiştirilmiş yerli domates, Osmaniye’de yetişen iri yer fıstığı aldığım
ürünlerden bazılarıydı. İri siyah dut ve bir tür zerdali hediye geldiği için
onları pazardan almadım.
Tüm kış ayları boyunca Mimaroba Pazarı’na gelen Hataylı
bir pazarcı beni Hatay ürünlerine doyurdu. Getirdiği tuzsuz siyah zeytin pek
güzeldi örneğin... Halhalı zeytinini de çok beğendim. En sevindiğim ise taze
kekik mevsimi başlar başlamaz bize adeta kekik banyosu yaptırmasıydı...
Herhalde bir ay veya daha fazla bir süre ben her sabah maydanozla karıştırıp
doğradığım kekiğe, küçük bir soğan, küçük bir domates, nar ekşisi, kırmızı pul
biber ve zeytinyağı ekleyip salata yaptım. Bana ve eşime çok iyi geldi,
kendimizi gayet iyi hissediyoruz... Size de kekik salatası yemenizi tavsiye
ederim.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder