BİTKİ ÇAYLARI HAKKINDA NELER BİLİYORUM?
Ayfer Tuzcu Ünsal
İskenderun’da Petek Pastanesi'nin yanında Bykköy diye bir dükkan var. Önünden gerçerken içeri baktım, pek hoşuma gitti. Sonra bir gün vaktim uygundu içeri girdim. Ayyy alacak neler var… Kamıştan yapılmış bir sepet aldım mesela… Büyük sepetlerin küçüğünü ekmek koymak için yapmışlar pek şirin olmuş. Köy yumurtası, zeytinyağı, ev yapımı salça ve daha başka yiyecekler… Orta masanın üzerinde şık kavanozlarda bitki çayları duruyordu. Hepsini inceledim.
Kavanozların yanındaki etiketlerde nasıl hazırlanacakları da anlatılmıştı. Oradan kurutulmuş gül tomurcukları aldım. Başka bitki çayları da aldım. Eve getirdim, gül tomurcuklarını demledim, harika bir gül kokusu sardı etrafı. Çay gibi demledim,demliğe kişi başına beş adet gül tomurcuğu koydum. Bardağa yarıdan fazla gül çayı koydum, üzerini sıcak su le tamamladım. Rengi açık sarı oldu, tadı ise çok çarpıcı gül kokusu ile dolu idi. Artık, gün içinde mutlaka gül çayı demler olmuştum. Hatta gittim, tekrar aldım, müessesenin kurucusu Hasan Tan ile tanıştım. İstanbul’a geldikten sonra ilk işim Eminönü’ne gidip gül tomurcuğu kurusu almak oldu. Dedim ya, gül çayı evimizin geleneği haline geldi.
Bu yazıyı yazmak için internete bakınca neden gül tomurcuğu çayına bayıldığımızı daha iyi anladım. Bir defa antioksidan… Vücuttaki toksinleri temizliyor. Sakın 5 fincandan fazla içmeyin diye uyarmışlar, ishal yapabilirmiş. Yani, aynı zamanda peklik giderici olarak kullanılıyor. Karın ağrısına, adet sancılarına, hazım problemlerine iyi geldiği de yazılmış. Probiyotik özelliği var, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bol miktarda C vitamin ihtiva ediyor, sinir sistemini güçlendiriyor, depresyonla mücadele gücünü artırıyor. İdrar kesesini ve karaciğeri temizliyor. Burun akıntısına da faydası var, akneleri yok edip, cildi nemlendiriyor. Bal ile kullanılırsa etkisinin artacağı da yazılmış.
Eminönü’ne gitmişken başka bitki çayları da aldım tabii… Ben, Mısır Çarşı’nın içinden alışveriş etmem! Sevgili Musa Dağdeviren’den öğrendim, dışardaki dükkanlardan ederim. Fiyat açısından içeri ile dışarı çok farklı. Aldığım çaylardan birisi tadını pek sevdiğim melisa yaprakları… Bir diğeri ıhlamur, adaçayı… Bir de baharatçımın karıştırdığı bitki çayından almayı ihmal etmedim. Başka bitki çaylarına da ilgi duyuyorum. Bir firma, kuşburnu tohumlarını ayıklayıp, geriye kalan parçaları kurutmuş, pek güzel çay olmuş bence. Gaziantep’e gittiğimde de orada yetişen zahteri almayı unutmadım. Ben zahter çayını çok severim.
Melisa yapraklarının içindeki yağ, insanı sakinleştiriyormuş. Uykuyu düzenlediği de yazılı. Melisa da cilde iyi geliyormuş. Antioksidan özelliğinin yanısıra hafızayı da güçlendiriyormuş. Kan şekerini düzenlemenin yanısıra karaciğere iyi geldiği de yazılı internet sayfalarında. Beyin hücrelerini korumanın yanısıra antidepresan olarak da çok işe yarıyormuş.
Gelelim adaçayına… Adaçayı, yurdun her yerinde yetişiyor, bol bol içmek gerek. Tarihine baktığımda Romalılar döneminde kanamalı yaraları ada çayı ile iyi ettiklerini okudum. Ülsere, ses kısıklığına ve öksürüğe iyi geliyor. Romatizma, adet sancılarına da iyi geldiği yazılı. Sinir sistemini güçlendiriyor, ayrıca ateş düşürülmesinde de faydalı oluyormuş. Boğaz ağrısına, diş ağrılarına, ağız yaralarına da iyi geliyormuş. Menopozdaki ani terlemeleri ve süt veren annelerin sütlerini kesmek istedikleri zaman da kullandıkları bir bitkiymiş adaçayı. Adaçayını da melisayı da aynı çay gibi demliyorum.
Yüksek tansiyona iyi gelen zahter, öksürüğü de durduruyor. Küf oluşan evleri zahter yağı katacağınız su ile silmenizi, zahterin küfü yok edeceği yazılı literatürde. Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanısıra zihnin açılmasına da yardımcı oluyormuş. Zahter yağını vücudumuza sürersek veya zahteri elimizde ovalayıp elimizi kollarımıza sürersek sivrisinek de gelmiyormuş. Hatta, başka birçok böcek ve fare de zahter kokusuna gelmezmiş. İdrar sökücü olmasının yanısıra, yatağını ıslatanların tedavisinde de kullanılıyormuş. Türk doktorların zahteri meme kanseri tedavisinde kullandıkları literature girmiş, Portekizli doktorlar ise kolon kanseri tedavisinde kullanmışlar zahteri. Bazı tür mantarların tedavisinde de kullanılan zahteri ben infüzyon yaparak içiyorum. Yani bir kaşık zahteri sık bir süzgeçe koyuyorum. –Normal çay süzgeci iri olduğu için zahter alta geçebiliyor.- Önce musluk suyu ile yıkıyorum, sonra süzgeci bardağımın üzerine yerleştirip sıcak suyu yavaş yavaş zahterin üzerinden akıtıyorum. Bu yöntemle zahterin bütün muhteviyatı sarı sıcak bir su olarak bardağın içine giriyor. Bu arada çayını yaptığım zahterin Gaziantep, Diyarbakır ve Mardin bölgesinde yetişen kara kekik, Tymbra spicata L. (Labiatae) olduğunu da buraya ilave edeyim.
Evet, içtiğim bitki çaylarının listesine ıhlamur, elma, tarçın, karanfil ve zencefilden oluşan ıhlamur çayımı da eklemek isterim. Çoğu zaman sabahtan normal çay içtikten sonra, kuru gül tomurcukları, melisa yaprakları, adaçayı, tarçın ve baharatçımın yaptığı bitki çayı karışımından bir miktar koyarak oluşturduğum kendi bitki çayımı içiyorum. Burada yazdığım güzel kokulu faydalı bitki çaylarını içmenizi özellikle tavsiye ederim.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
doğal bitkileri kullananlar için işe yarar bilgiler var teşekkürler
YanıtlaSil