GAZİANTEP’TE İLGİNÇ BİR
HAFTA SONU GEÇİREBİLİRSİNİZ
Ayfer
Tuzcu Ünsal
Evvel hafta sonunu Türker’le
Gaziantep’te geçirdik. Hem sevdiklerimizi, dostlarımızı gördük hem de Arasa’dan
alışveriş ettik. Adetimdir ben Gaziantep’e giderken, yiyecek alacağım için
mutlaka tekerli boş bir valiz götürürüm.
Sabahtan Sevgili Emel Hengirmen’le fevkalade bir kahvaltı yaptıktan sonra
Türker’le düştük yola...
Serpil Kürüm Mercan, aktif olarak
CHP’de çalışıyor, galiba gazeteci olduğum için facebook’ta arkadaşım olmuştu. Onunla
tanışmayı çok istiyordum, ama vakit yok, en iyisi “buyrun ben çarşıda alışveriş ederken siz de yanımda bulunun, hem de
konuşuruz” dedim. Buluştuk, çok da iyi oldu! Serpil Hanım’la tanışmak
istememin nedeni onun politikaya olan tutkusu... Nasıl derinden bağlı
politikaya anlatılır gibi değil! Seçimde yeterli oy alamadıkları için –gece gündüz çok ağır şartlarda çalıştı-
çok ağladı! Teselli etmemin hiç faydası olmadı ve üzüntüsünden bir süre
hastanede yatmak zorunda kaldı.
Politika,
kimsenin ilgisiz kalamayacağı, hele de Ortadoğu’da yaşıyorsanız boğazınıza
kadar battığınız aktif bir uğraştır.
Ülkemizde politik partilerin okulu olmadığı, herşeyin liderin kafasında
olduğu bir ortam bulunduğundan hiç politikaya girmeyi düşünmedim. Ama,
özellikle Batı ülkelerindeki parti okullarını, sistemleri inceleme şansım oldu
ve pek beğendim... Batı ülkelerinde genellikle genç yaşlarda girdikleri parti
okullarında deneyimli politikacılar tarafından yetiştirilen gençler, en alt
kademeden başlayarak seneler içinde yukarıya doğru çıkıyorlar. Bu çıkış
sürecinde sürekli yaşlı politikacılardan öğüt değil, tecrübe dersleri alıyorlar
ve sonuçta kabiliyetlerine göre uygun görevleri icra ediyorlar. Batı derken
genelleme yaptım belki ama, daha çok Amerika ve Almanya’yı kastettiğimi burada
belirtmeliyim. Amerika’da öğrenciyken çok yakın arkadaşlarımdan bazıları siyasi
partide görev yapıyorlardı, onlardan sistem hakkında çok şey öğrendim. İşte
Serpil Hanım’a da tam bu nedenle ilgi duyuyorum, zira o kendi okulunu kendisi
kurmuş bulunuyor. İnanılmaz disiplinli ve çalışkan bir kadın. Kendi oluşturduğu
sistemle çalışıyor. Aslında çok başarılı bir kadın, ancak partisi başarısız
olduğu için Serpil Hanım’ın başarısı görünmüyor. Partisinin başarısızlığı onu
çok kırıyor belki ama, asla ümitsiz değil...
Ben,
çok sevdiğim bulgur firmasından bulgurumu ve her türlü zahiremi alıp, valizin
yarısını doldurunca, “tamam şimdi kahve
veya çay molası vaktidir” dedim. Ve molayı özellikle Hışva Hanında vermek
istedim. Hışva Hanına giderken yolda şerbetçi heykelini gördüm, tam o sırada
bir şerbetçi belirmez mi? Serpil Hanım rica etti, adamı ortaya alıp fotoğraf
çektirdik, bizim için hoş bir anı oldu. Hışva Hanı benim için çok özel bir
yerdir. Çünkü hiç görmediğim Mehmet Ali Tuzcu dedemin tuz dükkanı, hanın önünde
bulunuyormuş. O dönemde tuz ve her türlü eşyayı taşıyan katır kervanları Dedemin
dükkanın önünden geçip gidermiş. Hiç gördünüz mü bilmem, katırların üzerinde
kocaman nazar boncukları olur yani pek de süslüdürler. O dönemde, ticaretin
merkezi de kale civarıdır. Hatta, Antakya dahil birçok Ortadoğu kentinde “souk tavil” de denilen Uzun Çarşı
isimli ticari bölge de vardır.
Serpil
Hanım, Türker ve ben menengiç kahvesi içtik. Bu arada Serpil Hanım’a sorular
sordum, cevaplarını ve yaptığı analizlerini çok beğendim. Politikada çok mesafe
almış birisi ve sorunlara doğru yaklaşıyor. Umarım bir gün deneyimlerini,
fikirlerini, tesbitlerini ortaya dökebileceği bir ortam bulur.
Hışva
Hanından sonra Bakırcılar çarşısından geçip dosdoğru Elmacı pazarına gitmem en
doğrusuydu öyle yaptım! Benim pek sevdiğim dükkan caddeye yakın olanı. Serpil
Hanım ve Türker ayakta sohbet ederken ben neredeyse dükkanın bütün mallarına
dokundum ve sonuç olarak ortaya minik bir fıstık, salça, sucuk tepeciği çıktı!
Kuruluklar hariç diğerlerini valizin boş yerlerine yerleştirdik. Valiz çok
ağırlaştı, iyi ki tekerleri var, yoksa taşımak mümkün değil. Tabii, çarşı
kalabalık, tek alış veriş eden ben değilim, eve dönünce baktım ki zahter almayı
unutmuşum. Zahter çayı yapmak için mutlaka Gaziantep bölgesinde yetişen zahteri
almak gerekiyor, bunu da bilgi olarak yazayım.
Arasa’da
hemen Kadı Kasteli’nin yanında bir taksi duruyordu. Dükkan sahibinden rica
ettim, bizimle taksiye kadar geldi. Taksici bizi almadı! Dedi ki:“Abla,
gördüğün gibi trafik oynamıyor, boşuna arabama binme!” Gerçekten baktım
trafik tamamen tıkanmış, arabalar duruyor. Bir de Uzun Çarşı’ya doğru gitmem
konusunda öğüt verdi. Hemen o tarafa seğirttim, fakat valiz o kadar ağır ki...
Türker sağ olsun, o kalabalığın arasından valizi Uzun Çarşı’ya çıkarabildi
neyse... İlk bulduğum taksiye attım kendimi! Bindim baktım adamın taksimetresi
bile yok! “Bu nasıl oluyor, ücreti nasıl
belirliyorsunuz?” dedim. “Gittiğin yerden 15 TL alacağım dedi. Bu devirde
taksimetresiz bir taksi olmasına çok şaşırarak “Dayı’nın Yeri”ne vardık neyse.. Dayı’nın yeri Oktay Okukçu’ya ait
künefe, kadayıf, su böreği ve katmer yeridir. Hemen yanında da çok ünlü bir
kebabçı var. Kebabı ayırtmazsanız bitebilir! Öyle günün sonuna kadar kebab yok!
Öğle yemeği sırasında kısa sürede hepsini satıp dükkanı kapatıyorlar. Durumu
bildiğim için Oktay’dan rica ettim, bize kebab ayırttı. Ayrılan kebabları
yedik, Oktay doymadığımızı düşünüp, son olarak kıyma kebabı ısmarladı, onu da
yedik! Çok doyduğumuz için Oktay’ın nefis tatlılarına yer ayıramasak da su
böreğinin tadına bakıp pek beğendik. Serpil Hanım Dayı’nın yerindeki
kütüphaneleri, kitapları ve dekorasyonu çok beğendi... Şimdiye kadar hiçbir
yerde dükkanda kütüphane görmediğini söyledi durdu... Bir sonraki gün Pazar
günüydü Oktay, “yarın sizi çok salaş bir
kebabçıya götürüp orada ağlık, boğaz altı yedireyim” dedi. Konuğu olduğum
Emel Abla ile konuşup kendisine döneceğimi söyledim.
Pazar
günü erken bir vakitte Oktay’a telefon edip davetini kabul ettiğimi söyledim.
Oktay hemen oradan da kebab ayırttı! Ağlık ve boğazaltı her koyunda bir adet
olduğundan az bulunan ürün. Bu kebabçı kasap kökenli olduğu için çıkan ağlık ve
boğazaltını kendisine ayırıyor ve böylece meraklılar sadece hafta sonlarında bu
nefis tadlarla buluşabiliyor. Evet, kebabçı sadece hafta sonu açık, müşterisi
yoğun olarak sabahtan geliyor, öğleye doğru ürünler bitiyor. Salaş kebabçının
mekanı Kürttepe’nin tepesindeki parkın yanı... Şeffaf naylon çadırın içinde
oturunca gecekonduları ve mezarlığın yeşil selvilerini görüyorsunuz. Şeffaf
naylon çadır, kaldırım gibi bir yerin üzerine kurulmuş zaten, fakat maydanoz ve
geri kalan ikram yeşillikler o kadar temiz yıkanmış ki hayret etmekten kendimi
alamadım. Demek ki salaş olan yerler aynı zamanda pis olmak zorunda değil!
Ağlığı da boğazaltını da çok beğendim. Şimdiye kadar hiç almadığım tatlardı...
Kebabçıya ağlığın ve boğazaltının ne olduğunu sordum, birisi hayvanın kalbinin
üzerinde, diğeri boğazının altında duruyormuş. Bunlardan boğazaltı uykuluk
olabilir diye düşünmedim değil!
Sevgili
Şafak Hengirmen bize arabasını verdiği için kendisine minnettarım. Onun
sayesinde kebabları yedikten sonra Dülük’te yeni yapılan gölete gittik. Yeni
dedim, benim için yeni tabii... Harika
bir mekan olmuş. Facebook’un faydalarından birisi işte... Kuzenlerim habire
orada fotoğraf çektirdikleri için, pek merak ediyordum, görüp muradıma erdim!
Dördü gelin-damat beş çift gördük, oraya fotoğraf çektirmeye gelmişlerdi.
Fotoğraflar pek güzel çıkmıştır eminim.
İbrahimli
semtinde çok esaslı bir bakkaliye var. Orada sadece zahteri değil, üzümden
yapılmış sucuk bulma şansım da oldu. Bu tür kaliteli ve gerçek ürün satan
dükkanlar ne kadar önemli... Gaziantep’e çok sık gidemiyorum, gittiğimde de
aldığım ürünlerin kaliteli olmasını arzu ediyorum. Bu tür yerler şimdi yavaş
yavaş internette de dükkan açmaya başladılar. Böylece oturduğumuz yerden
kaliteli ürünlere kavuşma şansımız oldu.
Uçmadan önce Türkerciğim güzel bir
organizasyon yaptı. İnternete ilan veren bir taksi ile telefonla konuştu, ona
istediği fiyatı kabul ettirdi, böylece iyi bir fiyata havaalanından şehre,
şehirden havaalanına transfer olduk. Taksi şoförü ileriyi gören, çok kafası
çalışan bir adam ama profesyonel değil! Havaalanına giderken yolda gaz
istasyonuna girip gaz aldı. Gazın parasını da bizim vermemizi istedi, çok
tuhafıma gitti! Müşteriye giderken araba her yere gidebilecek şekilde
hazırlanmaz mı? İngilizce de bildiği için özellikle yabancılardan çok müşterisi
varmış. Onları da bizim gibi gaz istasyonuna götürüp, gazın parasını ödetiyor
mu acaba pek merak ettim?
Gaziantep’e giderseniz Dayı’nn yerine mutlaka uğrayın, Oktay
size neler yemeniz ve nerelerde gezmeniz konusunda çok bilgi verir. Üstüne de
yaptığı o şahane tatlılardan yersiniz!
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder