İsmail
Zubari, Doğu Akdeniz’in Asi Coğrafyası:Samandağ
isimli bir kitap yazdı. Hemen yazayım, Zubari, Samandağ bölgesini en iyi bilen
insandır. Bitki örtüsünden tarihine, jeolojik yapısından bölgede yaşayan
kuşlara, hayvanlara kadar engin bilgisi bulunuyor. Kendisi aynı zamanda çiftçi
olduğu için bitkileri ve onların hastalıklarını da iyi tanıyor. Benim hasta
olan asmama fotoğrafına bakarak teşhis bile koymuştu!
Zubari, Samandağ’a muhteşem bir
tarih yazmış, ben sadece birkaç cümle ile özetleyeceğim. Bugün, Samandağ’ın
bitişiğinde bulunan Çevlik aslında tarihdeki ismiyle Selefkia Piera’dır. Bu sene kısmet oldu, İsmail Bey bizi oralarda
gezdirdi, pek beğendim. Kazı yapılsa herhalde, yeni bir Efes ortaya çıkar...
Bizim gezdiğimiz yer bugün dolarak portakal bahçeleri haline gelen liman ve
limanın yanındaki gümrük binaları idi. Ayrıca, Selefkia Piera’nın
merdivenlerine de tırmanma şansımız oldu, pek hoşumuza gitti.
Samandağ ismi, bir sütunun üzerinde
ömrünü geçiren St. Simon’dan
geliyor. Simon’un Arapçası Sem’an
olarak okunuyor. St. Simon manastırı 470 metre rakımlı Samandağ’ın hemen
yanındaki bir tepe/dağ üzerinde bulunuyor. Üzerinde ömrünü geçirdiği sütun ise
o manastırın içinde... Bu çok derin ve ilginç bir konu, daha fazlasını okumak
için kitabı almanızı tavsiye ederim.
Samandağ, bitki örtüsü açısından
zengin yerlerden birisi... Nitekim 1846 yılında Boissier ve 1876 yılında Post
buralara gelip araştırmalar yapmışlar. Samandağ’ın %32’si orman ve fundalık.
Tarım alanlarının dışında kalan yerlerde makiler, keçiboynuzu, defne, mersin
ağacı, Kermez meşesi, yabani zeytin, zakkum, erguvan, kocayemiş gibi ağaçlar
bulunmaktadır. Ormanlarda ise, kızılçamlar, ardıç, gürgen, kayın ve kızılcık
ağaçları bulunmaktadır.
Verimli Hatay topraklarının Samandağ
kesiminde geniş bir alanda çok çeşitli zahter
ve kekik yetişmektedir. Bunlardan
bazıları, Çanakkale kekiği, İstanbul kekiği, Kara ot, Güveyi otu, Merzengüç,
Girit zahteri, Kara kekik, Karabaş kekikiği, Kaya kekiğidir.
Samandağ’ın en önemli geçim kaynağı
tarımdır. En fazla buğday ve zeytin ürünleri yetiştiriliyor. Seracılık da
yapılıyor, sera örtüsü altında domates, biber, salatalık ve patlıcan
yetiştiriliyor. Samandağ’da Sonbahar’da ikinci ürün de alınıyor salatalık ve
domates yetiştiriliyor. Sıkı durun, ülkemizin maydanoz ihtiyacının %50-60 şı
Samandağ’dan karşılanıyor.
Buraya hemen Hıdırbey’de bulunan
meşhur çınar ağacını da ekleyelim. 1500-1600
yaş civarında olduğu tahmin edilen çınar, aynı zamanda Hatay ilinin de en
meşhur ağacı. Hıdırbey’de “Musa ağacı”
olarak isimlendirilen çınarın, Hz. Musa’nın asası olduğuna inanıyor yöre halkı.
İsmail Bey, Samandağ’daki kumul
bitkileri hakkında bilgi verirken kumulun nasıl oluştuğunu da detaylarıyla
anlatmış. Denize yakın devamlı dalga etkisinde olan bölgelerde doğal olarak
bitki yetişemiyor. Daha içerde ve oldukça tuzlu olan alanlarda ise böğürtlen,
zakkum ve yerel adı murt olan yaban
mersini yetişiyor.
Türkiye Avrupa’nın en geniş kumul
sistemine sahip olan ülke imiş. Anacak bu sistem, ağaçlandırma, kum ve linyit
çıkarımı, konut yapımı, turistik yatırımlar, aşırı otlatma ve tarım arazisine
dönüştürüldüğü için çok tahrip edilmiş. Samandağ’da bulunan Chelonia mydas türü
deniz kaplumbağasının neslinin devam
edebilmesi için Mustafa Kemal Üniversitesi ciddi bir çalışma yapmış. Tesbit
edilen 690 yuvalı ve yuvasız çıkıştan 277 tanesi yuva olarak kurtarılmış.
Yine Mustafa Kemal Üniversitesinde
yapılan iki Yüksek Lisans çalışması sırasında 197 tür kumul bitkisi tesbit
edilmiş. Bölgede en çok yetişen bitkiler sütleğen, turnagagası, üçgül, yabani
yonca, yabani bakladan oluşuyor.
Samandağ’da eskiden defne ormanları
varmış, bugün ise gittikçe yok oluyor. Defne meyvelerinden elde edilen defne
yağı, zeytinyağı ile karıştırılıp sabun yapılıyor. Bu tür sabunların iyileri
Uzun Çarşı’da satılıyor. Bu konuda görüştüğüm insanlar, normalde sabunun %25-30
unun defne yağı olabileceği ve bu miktarın ideal olacağını söylediler. Ancak,
ben İsmail Zubari’den %70 defne yağı katılanını satın aldım. Gazeteci Vasi
Köse’ye göre, sabundaki defne yağı oranı fazla olursa bazılarında alerji
yapabiliyormuş. Alerji yapar mı bilmiyorum, ama orta yere koydum, şahane
kokuyor. İsmail Zubari kitabında, son yıllarda yabancı kozmotik firmalarının
aşırı defne yaprağı almaları yüzünden ağaçların tahrip olduğu görüşünde.
Şenköylüler sitesinde ise hakiki defne yağı satılıyor. Diz veya eklem
ağrılarına iyi geliyormuş. Çok güzel kokuyor, arada açıp kokluyorum.
Neyzenlerin kullandığı neyler sadece
Samandağ’da yetişen bir kamış türünden yapılıyormuş. Samandağ kamışı denilen bu
tür Asi nehrinin denize yakın yerlerinde seyrek şekilde yetişiyormuş. Seyrek
yetiştiği ve çok da talep olduğu için bilimsel çalışmalar sürdürülüyormuş.
İnşallah üretirler de asıl doğal bitki tahrip olmadan kurtulur.
Samadağ, dünyanın en önemli kuş göç
yollarından birisi üzerinde bulunmaktaymış. Afrika’nın orta ve güney
kesimlerinden kalkan binlerce kuş Doğu Akdeniz’in sahil kesimini takip ederek
Samandağ’dan geçer. Bir kısmı ise geçici konaklama yaparak bölgedeki sazlık,
bataklık ve sulak alanlarda barınırlar. Samandağ’dan giden kuşlar, Kuzey
Avrupa’ya, Sibirya’ya kadar giderler. Sonbahar’da ise yine aynı yoldan geri
dönüp, Afrika’nın sulak bölgelerine giderler.
Her inancın kendine özgü bayramları
olmakla birlikte yüzyıllardır bir arada yaşayan farklı inançtaki insanlar bazı
bayramları ortak kutlamayı gelenek haline getirmişlerdir. Samandağ’da kutlanan
bayram sayısı 100’ü geçer. Bu bayramlardan bazılar şöyle: Milat Bayramı (Miled)
6 Ocak; Yılbaşı (Res-ül Sene)14 Ocak; Vaftiz Bayramı (Kıddes) 19 Ocak; Paskalya
(Diriliş) Bayramı 30 Mart; Barbara Bayramı (Bırbara), 4 ve 28 Aralık; Salip
Bayramı (Haç-Çarmıh) 27 Eylül; Evvel Temmuz (Havariler bayramı) 14 Temmuz,
Meryem Ana Bayramı: 15 Ağustos.
Yazı oldukça uzun oldu ama İsmail
Zubari’nin kitabı bitmedi... Sayfaların sonunda yaptığı ilginç röportajlar da
yer alıyor. Sayfadaki fotoğrafların tümü İsmail Zubari’ye aittir. Kendisine
Facebook sayfasının mesajlar bölümünden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder