Mersin’in kıyısı boyunca uzanan
parkını ve yürüyüş parkurunu pek sevdik ve her sabah yürüdük. Sabahın çok erken
saatında yürüyen, spor aletlerini kullanan Mersinlileri takdir ettik.
Yeni açılan Mersin Divan Otel’i çok
hoşumuza gitti. Kahvaltı için düzenlenen zengin mönünün yanısıra bol çeşitte
sunulan yeşillikleri pek sevdik. Otelin en üst katındaki Roof 14 restoranında pek keyifli bir
akşam yemeği yedik. Otelin tüm personelinin sempatikliğine, hizmet kalitesine
hayran kaldık. Özellikle, toplu taşım araçlarını kullanırken bize hangi otobüse
binmemiz ve hangi durakta inmemiz gerektiğini detaylarıyla anlattıklarında
fevkalade memnun olduk.
Akşam yemeklerinden birini Salı Kebab’da yedik... 25 senedir her hafta
Salı günlerinde biraraya gelip, keyifli akşam yemekleri yiyen bir gurubun
oluşturduğu Salı Kebab’ın mezeleri de, bıçak kıymasıyla yaptıkları kebab da
gayet lezzetli... Sıkı dostluğun böyle bir mekan oluşmasına sebeb olması da
ayrıca takdir edilecek bir olay...
Mersin’i çocukluğumdan beri severim.
Dondurmacı Halil, halen ilk
kurulduğu yerde biraz da genişleyerek hizmet veriyor. Halen, kerebiç gibi yerel
ürünleri yapıyor ve kalitede hiç değişiklik olmamış. Cezeryeleri 30-40 sene önce yediğim cezerye
ile aynı lezzette...
Sıra, Mersin
bölgesinde yetişen bir kimyon türü. Laser
trilobum (L) Borkh. (Umbelliferae) Latince ismi, diğer bir adı da Kefe kimyonu... Turhan Baytop’un Bitki
Sözlüğü’ne göre özellikle çam ormanlarının altında yetişirmiş. Aklıma düştü,
Balık Pazarı’na yürüyüp oradan aldım. Tadı, kimyona benziyor. Yiyince keskin
kokulu bir tad alıyorsunuz, daha başka kokular da hissediyorsunuz, çok güzel...
Kimyon kullanılan yemeklerde kullanılabilir. Ben, ağzıma birkaç tane atıp
çiğnemekten müthiş hoşlandım, o şekilde tüketeceğim galiba!
Kilikya’ya gidilir de, baba dostu
Sevgili Fahri Bulut ziyaret
edilmez mi? Fahri Abi, askerliğini Gaziantep’te yaptı, 50 sene önce öyle
tanışmıştık... Kendisi, sanayici ve muhteşem bir bestekar. İnternetten
bestelerini seslendiren solistlere ulaşabilirsiniz, tavsiye ederim. Adana’yı
Tarsus ve Mersin’e bağlayan karayolu üzerindeki fabrikası bugün halen üretmeye sürüyor.
Fahri Abi’de masası üzerinde bulunan müzik aletleriyle şarkı üretmeye devam
ediyor. Yani, sanayi ürünleri ile şarkılar gayet uyum içinde yanyana yollarına
devam ediyorlar.
Gelelim Tarsus Amerikan Koleji’ne...
Anadolu’da Misyonerler tarafından açılan tüm okulların tarihçeleri Frank Stone
tarafından, Academies for Anatolia isimli
kitapta toplandı. Burada yazdıklarımı Frank Stone’un kitabından çevirdim... Çok
detaylı ve ilginç bilgiler olmasına rağmen, ben pek azını buraya koydum.
İlk başta ismi
St. Paul Enstitüsü olan Tarsus
Amerikan Koleji, 22 Kasım 1888’de açıldı. Okulu, Protestan Rahip olan Jenanyan
kurmuş, Albay Shepard finanse etmişti. 3 öğretmeni ve 17 öğrencisi vardı.
Öğretmenin ikisi Jenanyan ve karısı idi, diğeri ise MacLachlan isimli birisi....
Öğrenciler arasında Antepli, babasız Solomon ve Yuşa isimli bir yetim de bulunuyordu.Öğrencilerin
çoğu, Adana Antakya, Kozan, Maraş gibi civar illerden geliyordu. Bir öğrenci de
İzmir’den gelmişti. Öğrencilerin hepsi erkek ve Protestan Ermeni idi.
1887’de Fransız bir firma
Adana-Tarsus-Mersin arasında bir demiryolu inşa etmişti. Demiryolu ulaşımı
kolaylaştırıyordu. Jenanyan, Koleji 7 sene idare etti. Yerini Dr. Thomas
Davidson’a bırakıp, biraz da zorunlu olarak Konya’ya gitti. Bugüne kadar
bünyesine ilk öğretimi de ekleyip, genişleyerek gelen Kolej, 1990 lı yıllardan
itibaren kız-erkek karışık öğretime girdi.
Tarsus Amerikan Koleji pek çok
değerli mezun vermiştir, benim ilk önce aklıma gelen isimlerden birisi Altan
Zeki Ünver’dir. 1939’da Konya’da doğan Ünver, Orta Öğrenimini Tarsus Amerikan
Koleji’nde tamamladıktan sonra, Robert Kolej’de liseyi okur. Mezuniyetinin
akabinde Amerika’ya gider ve kimya mühendisliğinin yanısıra kimya ve ekonomi
dalında iki master derecesi alır. Tarsus’da üç yıl öğretmen olarak çalışan
Ünver, eşiyle birlikte arkadaş evi ismini
verdikleri binada lise çağında okuyan
ve barınmaya ihtiyaç duyan köy çocuklarını toplar okuturlar. Daha
sonra bu proje tavuk yetiştirme projesine dönüşür. Ünver bu arada Toplum Kalkınması ve
Kardeş Köy çalışmalarında rehber öğretmenlik yapar. 1970’lerin
başında Türkiye Kalkınma Vakfı’nın bünyesindeTarsus’un Namrun yaylasında yoksul
beş çiftçi ailesiyle ve tümüyle gönüllü çalışmalar başlatılır. Bölgede başarılı
biçimde gelişen ve “Tarsus Projesi” olarak bilinen proje, 1981’de Hollanda’da,
küçük üreticilere yönelik uluslararası 250 benzer uygulama arasında “en başarılı örnek” seçilerek,
ödüllendirilir. Bahsi geçen kırsal alan kalkınma projesiyle Altan Bey, edindiği
deneyimle küçük üreticilerin rekabetçi piyasa ekonomisinde özel girişimciler
olarak yer aldığı ülke ölçeğinde bir tarımsal üretim biçimi kurar. Önceleri
Tarsus Projesi olan sistem daha sonra Köytür adı ile Türkiye Kalkınma
Vakfı’nın bünyesinde şirketleşir.
Buraya neden Altan Ünver’i yazdım?
Altan Bey, benim Türkiye için düşündüğüm kooperafçilik modelini hayata geçiren
insandı da ondan... Altan Bey’in bu misyonu Tarsus Amerikan Koleji’nin kuruluş
gayesi ile de bire bir örtüşüyor. Frank Stone’un kitabında Kolej’in Kilikya
bölgesindeki yetim çocukları okutmak ve iş sahibi etmek için kurulduğu yazıyor.
Benim Köytür’le yolum, onların daha fazla
tavuk satılsın diye başlattıkları proje ile başladı. Anadolu’da etle yapılan
otantik yemeklerinden bazılarını tavukla pişirip, yerli insanlara
tattırıyorduk. Bu arada izleyicilere tavuğun besin değeri, gıda hijyeni ve
benzer konularda da bilgi de veriliyordu. Proje sırasında Tarsus ve özellikle
Kayseri bölgesinde yapılan kooperatif çalışmalarını izleme şansım oldu.
Köylülerin kooperatife üye olduktan sonra nasıl yaşam seviyelerini
yükselttiklerini, üretimlerini artırdıklarını, çocuklarını okuttuklarını
onlarla konuşarak öğrendim.
Ben, Altan
Bey’le hiç tanışmadım, sadece yaptıklarının pek az bir kısmını takip ettim.
2002’de ki develüasyonla zor duruma düşen Köytür, Ecevit’in büyük desteğine
rağmen kapanmaktan kurtulamadı. Altan Bey’in 2005 yılında –erken sayılabilecek
yaşta- vefatı beni olduğu kadar, Köytür’e gönül bağlayan çok insanı da üzdü,
daha ötesi hayallerini yıktı!
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder