Bir nedenle arşivimi karıştırırken dokuz sene önce Paula Wolfert’la yaptığımız çömlek seyehatinin izlerine rastladım. Paula o sırada çömlek kitabı yazıyordu ve Akdeniz’in etrafındaki ülkelerde çömlek kapları ve yemeklerinin izlerini araştırıyordu. Şansım yaver gitti, Eskişehir’de Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevlisi Şeyda Ceylan’la tanışmak fırsatını yakaladım.
Tanıştığımız günden itibaren Şeyda peşimi bırakmadı ve Nilgün Kocabıyık’la birlikte Paula Wolfert için harika bir çömlek ve çömlek yemeklerini tanıtma proğramı hazırladılar. Yani bir program ancak bu kadar güzel olabilirdi, daha iyi olamazdı..Çömleğin cenneti Sorkun köyü... ve Mihallıççık’a bağlı..Türkiye’de iki tane Sorkun var; birisi ilçe ve g harfi ile yazılıyor: Sorgun, Yozgat’ta diğeri ise k ile yazılan köy, Eskişehir’de... Biliyorum, belki Mihalıççık’ın adını bile duymadınız çoğunuz... İstiyorum ki bu yazıyı okuduktan sonra bu ilginç yerlerin hakkında bir fikriniz olsun... Ben de adını çömlek yapımı nedeniyle duyduğum bu yerde gördüklerim karşısında çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Bir defa ülkemizin o köşesinin yeşilin harika tonlarına bürünmüş; verimli topraklara sahip, doğal olarak çok güzel bir yer olduğunu bilmiyorum. Prof. Afet İnan, oraya “annemin halk kütüphanesi” diye bir kütüphane yaptırmış. Vaktinde babası Mihalıççık’ta Orman şefi olarak görev yapmış, ilçedeki ikametleri sırasında annesi ölmüş ve Mihalıççık’a gömülmüş. Prof. İnan, annesini böyle güzel bir eserle anmak istemiş herhalde... Özellikle çocuk bölümünü pek beğendim. Küçük bir anfitiyatroda çocuklar oturup, masal dinliyorlar.
Bir de yaşlılar köşkü var Mihalıççık’ta... Türkiye Kimsesizler ve Güçsüzlere Yardım Vakfıtarafından yaptırılmış... Yaygın ismiyle huzurevi olan bu kuruluş da çok güzel... Yaşlılığını huzur içerisinde, güzel bir panoromik görüntüye sahip, temiz ve konforlu bir ortamda geçirmek isteyenlere özellikle tavsiye ederim. Vakfın merkezi Ankara’da; genel başkanı Gülgen Dural... Annesinin: “kumar oynayacağına git bir işe yara, yaşlılar için çalış” demesiyle yola çıkan Gülgen Hanım, çok mesafe kaydetmiş... Vakfın, ülkemizin başka yerleşimlerinde de yaşlılar köşkü var ve gönüllülerle başarılı çalışmalar yapıyorlar.
Haziranın güzel bir gününde tüm ekip olarak kendimizi Sorkun köyünün o senelerdeki muhtarı olan Numan Nebioğlu’nun tahta balkonunda şahane bir kahvaltıda bulduk... Balkonda bizden başka çömleklerin içerisinde maydanoz ve kıvırcık var... O kadar hoş duruyor ki, tadları da harika... Çömlek maceramız hoşlukla devam ediyor. Herşey çok güzel de birşey dikkatimi çekiyor... Sofrada haşlanmış küçük patatesler gördüm. Sorkunlular patates yetiştirdikleri için, saklamasını da biliyorlar ve her fırsatta bol bol yiyorlar... Bir de sofra da kaymak var tabağın içerisinde, onun da yapımı çok ilginç: 4 gün boyunca çömleğe hergün yarım litre süt konuyor... Her konulan sütle çömlek kaynatılıyor; yani bir başka ifadeyle, 4 gün boyunca çömleğin içerisinde zaten kaymak tutmuş olan süte az miktarda süt ilave edilip her seferinde de kaynatılıyor.
En son gün, çömlek kaynatılıp soğutulduktan sonra, kaymak bastırılıp dörde katlanıyor; kaymaktan arta kalan süt süzülüyor ve yoğurt yapılıyor. Bütün bu sürenin sonunda ortaya muhteşem lezzetli bir kaymak çıkıyor. Nilgün, en ufak ayrıntıyı bile ince ince düşündüğü için ekmek olarak, Eskişehir yöresinde “bazlama” denilen ve çömlekten yapılmış sac üzerinde pişen ekmeği yedik. Herhangi bir gecikmeyi önlemek için bazlama birgün önce hazırlanmıştı. –Not: Sevgili Antepliler, bu bazlamanın Antep’te yapılanla ilgisi yok! Farklı bir ekmek!-
En son gün, çömlek kaynatılıp soğutulduktan sonra, kaymak bastırılıp dörde katlanıyor; kaymaktan arta kalan süt süzülüyor ve yoğurt yapılıyor. Bütün bu sürenin sonunda ortaya muhteşem lezzetli bir kaymak çıkıyor. Nilgün, en ufak ayrıntıyı bile ince ince düşündüğü için ekmek olarak, Eskişehir yöresinde “bazlama” denilen ve çömlekten yapılmış sac üzerinde pişen ekmeği yedik. Herhangi bir gecikmeyi önlemek için bazlama birgün önce hazırlanmıştı. –Not: Sevgili Antepliler, bu bazlamanın Antep’te yapılanla ilgisi yok! Farklı bir ekmek!-
Kahvaltıdan sonra kendimizi hemen çömlek yapımını öğrenmek üzere köyün başka bir evine attık. Sorkun’da çömlek, beyaz ve kurutulmuş kırmızı topraktan yapılıyor. Kırmızı toprak, topak halinde çıkıyormuş ve kurutulmazsa erimezmiş. Ölçü ise; 20 teneke beyaz toprağa 10 teneke kırmızı toprak... Kırmızı toprak, önce suda eritilip sonra süzülerek beyaz toprağa karıştırılıyor. Sert bir çamur elde ediliyor. Çömlek bu çamurdan yapılıyor. Bir kış yetecek çamur elde etmek için fazla miktarda çömlek çamuru ancak ayakla yoğrularak hazırlanabiliyor. Ayakla yoğurma sırasında ayağın altına taş gelirse, ayak parmaklarıyla tutulup çamurun dışına atılıyor. Bunu “kanatsız kuşlar” isimli romanda okumuştum, sordum evet aynısını Sorkunlular da yapıyordu.
Kış aylarında çamur yapmıyorlar, Eylül’de çok miktarda yoğurup, içeri depolayıp, üzerini naylonla örtüp bir kış boyunca onu işliyorlar. Yaptıkları çömlekleri de kurumaya bırakıp, sonra tesviye edip bir kenarda bekletiyorlar. Uygun, kuru ve rüzgarlı bir havada tüm köyün çömleğini pişiriyorlar. Soğuduktan sonra satışa sunuyorlar. Çok ilginç, o çamur işlenmeye hazır kıvamda aylarca duruyormuş.
Sorkun’a gitmek gündeme geldiğinde köyün Muhtarı Numan Bey’in annesi Ayşe Hanım’ın ismi sık sık gündeme geldi. Popüler olmasının nedeni çok güzel çömlek yapmasının yanısıra lezzetli de yemek pişirmesi... Ancak, kanser teşhisi konduğu için morali çok bozuktu ve bizimle pek konuşmayıp çömlek yapmayı tercih etti. Ayşe Hanım çalışırken her karesini görüntüledim ki çömleğin nasıl şekillendirildiğini göresiniz.
Sorkun köyünde derin olan pişirme kabına çömlek; kısa kasnaklı olan pişirme kabına güveç ismini alıyor. Diğer çömlek isimleri ise şöyle: Güvecinde: Cin gıdısı, birerlik gıdısı, sede gıdı veya Kayseri gıdısı, cin, birerlik, orta ve özel yapılan kuzuluk güveci gibi çeşitleri bulunuyor. Balık tavaları ise; birlik, bir buçukluk, ikilik isimlerini alırken sac olarak kullanılar: dipleme, gözleme sacı, gerede sacı, büyük bazlama sacı isimlerini alıyor. (Çömlekten sac da yapılıyor, bu saca Karadeniz’de pileki denilirken, Sorkun’da gözleme sacı ismini alıyor)
Güveçleri eskiden kendileri pazarlayıp, ülkenin dört bir yanını dolaşırken, bugün tüccar gelip köylerinden alıyor. O nedenle de çömlek yapmayı hep kadınlar biliyor. Erkekler, toprak temin ediyor ve yapılan malı pazarlıyorlar.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder