Saklamak veya konserve etmek olarak kullanmak zorundayız. Neden İngilizce kelime kullandım? Zira, New York Times gazetesinde Tamar Adler tarafından yazılmış çok güzel, yukarda ismini tercüme ettiğim bir yazı okudum.
Bahsettiğim yazıyı okuyunca, bakteri ve mikropları kontrol ederek, daha doğrusu yönlendirerek yiyeceklerimizi kışa saklamayı başardığımızı anladım. Peynirin, sütü saklamanın bir şekli; şarabın, üzüm suyu saklama yöntemi olduğunu, turşunun sebzeleri saklamak için icad edildiğini; et sucuğunun eti saklamak için oluşturulan bir yöntem olduğunu düşünmemiştim. Sonuçta hem kışın tüketebileceğini yiyeceğiniz oluyor, hem de mutlu oluyorsunuz.
Şimdilerde domates konservesi yapmak pek moda. Şaka yapıyorum! Moda değil tabii, zorunluluk... Beğendiğiniz bir tür domatesi –ben Bursa domatesini tercih ediyorum- rendeleyip veya soyarak doğrayıp, tencerede belli bir süre pişiriyorsunuz. Daha önceden yıkayıp hazırladığınız cam kavanozlara sıcak sıcak dolduruyorsunuz. Cam kavanozların teneke kapaklarını sıkıca kapatıp, ters çeviriyorsunuz. Sıcak domatesle ısınan cam kavanozun içindeki hava sıkışıyor ve teneke kapağın vakum olarak içe çekilmesini sağlıyor. Böylece sıkıca kapanan kavanozların hava ile teması kesiliyor ve uzun süre dayanabilir hale geliyor. - Kavanozların kapaklarına dikkat ediyorsunuz, sızdırırsa mutlaka değiştirmeniz gerekir.-
Bu şekilde yaptığınız konserveyi kış vakti, her türlü yemekle zevkle tüketiyorsunuz. Sadece, bir kere açtığınız domates konservesi şişesini tüketemediyseniz, artanını kullanabilmek için mutlaka buzdolabında muhafaza etmeniz gerekiyor. Bana aşırı yük olmaması için her pazara gittiğimde beş kilo domates alıp, domates konservesini kısım kısım yapıyorum. Büyük marketlerde bizim evde yaptığımız konserve tipinde domates konservesi bulmak mümkün. Ancak, ödeyeceğiniz konserve parası ile mevsiminde tam yedi şişe konserve yapmanız mümkün...
Bu sene işler yolunda gitti, yağmur bol yağdı ve minicik bahçemizde müthiş bir üzüm hasadı var. Cömertçe komşulara dağıtmama rağmen hala artıyor, ben de sirke yapıyorum. Her sene sirke yapmak için dostlarımdan üzüm isterdim, bu sene kendi üzümüm bana yetecek. Üzümden sirke yapmaya o kadar alıştım ki, piyasadaki sirkeleri sevemiyorum. Zaten içlerinden sadece bir marka gerçekten üzüm suyu ile sirke yapıyor, gerisi palavra!
Antakya bölgesinde en çok sevdiğim şeylerden birisi de tereyağı... Tereyağını ayrandan yapıyorlar, o nedenle çok lezzetli... Ayrandan yapılmış tereyağını alıp, eritip sade yağ yapıyorum, pek güzel oluyor. Eritmek için birkaç yöntem söylediler, uyguladım. Sonra, kendi yöntemimim daha doğru olduğuna karar verdim, şimdi onu kullanıyorum.
Bir taraftan da güzel acur buldukça turşu yapıyorum. Bol sarımsaklı ve sirkeli turşu benim favorim. Musa Dağdeviren’in tavsiyesi ile içine limon dilimleri koyuyorum, o da turşunun bozulmasını önlüyor.
Evimde çok da güzel yaprak var. Yaprakları, kuru olarak sıkı sıkıya pet şişeye doldurmasını öğrendim, kışın başarı ile kullanıyorum.
Mevsiminde kokulu gül yaprakları kurutmuştum. Onları da kışın zeytinyağlı dolma yaparken kullanmayı çok seviyorum.
Kışa hazırlıklardan birisi de nane kurutmak... Bahçemdeki naneyi kurutuyorum. Ancak, hava çok rutubetli olduğu için tıkır tıkır olmuyor ve o nedenle de toz haline getiremiyordum. Geçen gün poyraz esti, baktım tıkır tıkır hemen ovaladım, böylece kışlık nanemi de yapmayı başardım.
NEW YORK TIMES GAZETESİNDE YAYINLANAN YAZININ ÖZETİ ŞÖYLE:
Eti ve balığı temizleyip kurutmak insanların uzun kışları geçirmesine, denizlerde seyahat etmesine ve kıtalar arası iz sürmesine yardımcı oldu. Tehlikeli seyahatlar böyle geçirildi. Toprağı işlemek bizi yerleşik olmaya mecbur etti. Bu arada bakterileri yiyecekleri muhafaza etmek yönünde kullanmayı da öğrendik. Şeker, tuz, asit, iç yağ, güneş ve rüzgar kötü mikropları felç ederek bu şekilde yiyecekleri çürümekten kurtarmanın yanısıra kullanmamızı da sağlar.. İspanya’nın Bask bölgesinde üretilen fermente elma suyu (apple cider) sayesinde denizciler okyanusları geçti. Hollanda’nın ürettiği ringa balığı turşusu Yeni Dünya’yı (Amerika’yı) keşfetmek için adeta yakıt oldu. Vikingler ise gemilerinin kuyruk kısmına astıkları morina balığını soğuk rüzgarlarda kurutup sertleştirdiler. Bu şekilde konserve ettikleri balıkları hem savaşıp, hem ticaret yaptıkları İskandinav, Akdeniz ve Orta Asya ülkelerinde sattılar.
FÜSUN SAYEK FESTİVALİ DEVAM EDİYOR:
9. Füsun Sayek festivalinde Ceren Gürcan Piyano ile, Mehmet Efe kemanla çok güzel ezgiler seslendirdiler. Seyirciler tarafından büyük beğeni ile dinlenen ezgiler arasında klasik dünya eserlerinin yanısıra ülkemizde popüler olmuş parçalar da bulunuyordu.
Festivalin ilginç konuklarında birisi de Prof. Dr. Filiz Can oldu. Sağlıklı yaşlanma ve fiziksel aktivite üzerine konuşma yapan Can ilginç bilgiler verdi. Daha sonra da seyircilere fiziksel ekzersiz yaptırdı.
9. Füsun Sayek festivalinde Ceren Gürcan Piyano ile, Mehmet Efe kemanla çok güzel ezgiler seslendirdiler. Seyirciler tarafından büyük beğeni ile dinlenen ezgiler arasında klasik dünya eserlerinin yanısıra ülkemizde popüler olmuş parçalar da bulunuyordu.
Festivalin ilginç konuklarında birisi de Prof. Dr. Filiz Can oldu. Sağlıklı yaşlanma ve fiziksel aktivite üzerine konuşma yapan Can ilginç bilgiler verdi. Daha sonra da seyircilere fiziksel ekzersiz yaptırdı.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/ adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder