Dün, 20 Nisan Pazar günü Hristiyan alemi “Paskalya” bayramını kutladı. Paskalya, İsa Peygamber’in çarmıha gerilişi ve göğe yükselişini anmak için kutlanır. Akdoğan Özkan’ın “Kardeş Bayramlar” kitabında yazdığı gibi Paskalya Ortodoks inancının en önemli bayramıdır. Bugün, 115 yıl önce Antep’te Ermeniler Paskalyayı nasıl kutlarlardı, kısaca anlatmaya çalışacağım. Bu arada, Paskalya’nın Hristiyan inancı için ne kadar önemli olduğunu Antep Ermenilerinden bir örnek vererek anlatayım: Antepli Ermeniler, Paskalya’ya “Zadig”; Noel Bayramına ise “Küçük Zadig” derler.
Paskalya’nın İngilizcesi “Easter” dır. Kelime, bizim hemen yanıbaşımızda Mezopotamya’da bulunan “İştar” tanrısının isminden gelir. İştar, Asurlu ve Babillilerin inandığı aşk ve bereket tanrısıdır. Konstantin, Hristiyanlığı, Bizans’ın resmi dini olarak kabul edince, İştar, İsa Peygamber’in sembolü olmuştur. Bugün, Paskalyayı temsil eden yumurta ve tavşan, aslında İştar’ın sembolleridir. (Bu bilgiyi ve fotoğrafı Facebook’dan aldım)
Bulgur kitabını yazarken araştırmalarımın sağlıklı olabilmesi için Anadoludaki Hristiyan geçmişi öğrenmek zorunda olduğumu hissetmiştim. Öğrenirken, tıpkı bugün olduğu gibi, ritüellerin Kapadokya’da farklı; Antep’te farklı; Maraş’ta başka başka olduğunu gözlemledim. Yani aslına bakarsanız bütün bu ritüelleri öğrenmek içinden çıkılmaz gibi duruyordu, ama nihayetinde bir sonuca varmıştım. Doğu’da bulgurlu yemeklerin, Batı’da zeytinyağlı yemeklerin çok çeşitte ve yaygın olmasına sebeb, Hristiyanların Noel ve Paskalyadan 40 önce tutmaya başladıkları, hayvani gıda tüketilmeyen oruca dayanıyordu. Bugün, özellikle Brezilya’da çok gösterişli kutlanan Karnaval, Paskalya’dan 40 gün önce yapılan, oruca girmeden herşeyi yedikleri şenliktir aslında. Bunun karşılığı ise Antep’te, “Him basmak” tır. Him basmak, Ömer Asım Bey’in “Gaziantep Ağzı” kitabının 2. Cildinde yazdığı gibi: Ramazandan bir gün evel ağır yiyecekler yemek suretiyle oruca temel atmak. –Him, temel demektir.-
Şimdi yazacağım tüm bilgileri “Batmuçyun Ayıntabi Hayots”/Antepli Ermenilerin Tarihi isimli Kevork Sarafian tarafından üç cilt halinde Ermenice yazılan kitabın birinci cildinden aldım.:
Antepli Ermeniler, Zadig/Paskalya’dan 40 gün evvel, yani oruca başlamadan Mardin Tepe’ye çıkarlar ve sadece “malhıtalı köfte/kırmızı mercimekli köfte” den oluşan bir mönü yerlerdi. Eve dönüp mutfağa giren Ermeni hanım, mutfağa üzerine 7 adet tüy saplanmış bir büyük soğan asardı. 7 adet tüy, Zadig/Paskalya’dan önceki 7 haftayı temsil ederdi. Evin hanımı, oruç süresince her hafta bu tüylerden birini çıkarır, böylece Zadig bayramına yaklaştığını anlamanın yanısıra 40 günü kapsayacak bu süre içerisinde hayvani gıda içeren herhangi bir yemek pişirmezdi. Soğan üzerinde son tüy kaldığında, yani Zadig haftasına girildiğinde, kilise aktiviteleri artardı. Törenlerin yapılacağı Zadig/Paskalya pazarından önceki Perşembe günü yumurtaları boyarlardı. –Yumurta boyamak için soğan kabuğu ve yazdan kurutularak saklanan vişne kullanılırdı.- Yumurtaların boyandığı akşam, mercimek çorbası yenir, sirke içilirdi. Bu arada hemen bir bilgi verelim: Yumurta dünyayı simgeler. Dış kabuk gökyüzünü; zarı havayı; akı denizleri; sarısı ise yeryüzünü simgeler. Yumurtanın kırmızıya boyanması ise Hz. İsa’nın kanını tüm dünyanın kurtuluşu için akıttığını gösterir.
Zadig/Paskalya’dan önceki Cumartesi günü, oruç bir nevi sona erer yumurta ve yoğurt yenirdi. Ertesi gün, yani Zadig/Paskalya olan Pazar günü ise Anteplilerin “yumurta bayramı” diye isimlendirdikleri gündü. Kilise’nin girişinde iki Osmanlı bayrağı, ortasında ise Padişah’ın fotoğrafı bulunurdu. Ayrıca, resmi tören olarak algılandığı için omuzlarında tüfekleriyle zaptiyeler de orada bulunurdu. Ermeni Papaz, Zadig töreninin sonunda defalarca “Padişahım çok yaşa” diye temenni de bulunurdu. Törenden sonra kiliseden ayrılan insanları, kapıda birçok dilenci karşılardı. Kiliseden evlerine dönen insanlar birbirlerini ziyaret eder, bu ziyaret sırasında kahve ve lokum ikram edilirdi. Çocuklar ise, yeni elbiselerini giyer, sokaklarda yumurta tokuştururlardı. Boyalı yumurtaları tokuşturan çocuklara Müslüman çocuklar da katılır, bir bayram havası içinde tüm yumurtalar kırılıncaya kadar oyun devam ederdi.
Zadig/Paskalya süresinde mezarlıklar da ziyaret edilir ve mum yakılırdı. Mezarlık ziyaretlerinde sevdiklerini genç yaşta kaybedenler, o coşkuyu kaybeder, kederlenirlerdi.
Diğer taraftan Antep’in sokakları tam bir panayır havasına bürünürdü. Çocuklar birirleriyle şakalaşarak yumurta tokuşturur ve çok gürültü yaparlardı. Sokaklarda özellikle Müslümanlardan oluşan seyyar satıcılar, Şam tatlısı, Şerbet, leblebi, çekirdek ve meyve satarlardı.
Bütün bu hengame hem eğlenen, hem de yorulan insanlar evlerine dönünce mutlaka çiğ köfte yoğururlardı. Antep’te Zadig’in kutlandığı yemek çiğ köfte idi.
YAHUDİLERİN PESAH BAYRAMI
Bütün bunlar aslında baharın gelişini çeşitli vesilelerle kutlamak için yapılan törenler. Okuduğunuz gibi taa Mezopotamya’ya kadar gidiyor işin aslı. Yazdığım yıllarda Antep’te Yahudiler’de yaşıyordu. –Naim Güleryüz tarafından yazılan Gaziantep Yahudileri kitabından faydalandım-. Onlar da bahar aylarına denk gelen –Mart sonu, Nisan ortası- Pesah bayramını kutlarlardı. Evdeki her türlü objenin yıkanıp arındığı –yedek düğmelere kadar- bu bayram öncesi hazırlıklardan biri de Matsa adı verilen ekmeğin pişirilmesi idi. –Matsa, Yahudilerin çöldeki yolculukları esnasında yedikleri mayasız ekmektir- Matsa’nın buğdayı su değdirilmeden üç kez elden geçirilip ayıklanır, bir Pazar günü özel olarak kiralanmış ve Yahudi din adamları tarafından temizlenmiş değirmende öğütülürdü. Dini kurallara uygun yoğrulan Matsa hamuru, delinmeden lavaş ekmeği boyunda açılır ve 18 dakikayı geçirmeden fırına verilirdi.
Antepli Yahudiler’in Pesah mönüsü, maydanoz, kereviz, acı otlar, kuzu kol kemiği, pazı, kuru börülce, ekşili köfte ve isfiha mahşiye denilen, yağda kızartılan patlıcan dolması bulunuyordu. Dolmanın içine soğan, nohut, kıyma, pirinç ve çeşitli baharatlar konuyor. Tatlı olarak haroset denilen İbranilerin Mısırda yaşadıkları zorlukları ve ürettikleri tuğla harcını simgeleyen hurma, elma ve üzüm karışımı ile yapılan ezme yeniliyor. -Antep’te haroset, siyah üzüm ağırlıklı yapılırmış.-
Bu özel bayramda, Yahudiler, mercimekli yemekler yemezlerdi.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder