Geçen gün yeni çıkan kitapları incelerken “Beden yazıtları” isimli bir kitap gördüm. Kitabın tanıtım yazısında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ellere, ayaklara, alın ve çene bölgesine yapılan dövmelerin simgesel özellikleri anlatılmıştı. Kitabı satın aldım. Dövme yapılmış kadın ve erkekleri görünce çocukluğumu hatırladım doğal olarak. Ben çocukken ev işine gelen, pazarda veya çevrede gördüğüm, özellikle geleneksel kıyafetlerini giymiş kadınların yüzlerinde, ellerinde dövme olurdu. Yakın çevremde pek görmeye alışmadığım için, insanların vücutlarındaki bu garip işaretler bana pek yabancı gelirdi.
Bugün, doğup büyüdüğüm çevrenin önemli bir kültür unsuru olduğunu öğrendiğim vücut dövmeleri, ben çocukken hiç ilgiyle karşılanmaz, hatta ayıplanırdı! Gayet net hatırlıyorum: “filan filanın kızını istemiş, oğlanın annesinin yüzünde dövme varmış!” Yani, kaynananın yüzünde dövme varsa, piri pak büyümüş, kentsoylu bir hanım kızın, dövmeli bir kadının oğluyla evlenmesi pek söz konusu olmazdı demek istiyorum.
Bugün bahse konu edeceğim Beden yazıtları kitabı Dr. Uysal Yenipınar ve Mehmet Sait Tunç tarafından yazılmış. Belgesel bir filme de konu edilen beden yazıtı sanatı, 2005 yılında “Güneydoğu Anadolu’nun İnanç Potansiyeli” isimli sosyal sorumluluk projesi kapsamında ele alınmış. Kitabın ön sözünü Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikret Türkmen yazmış. Hep birlikte şahane bir kitap hazırlamışlar, bana kültürümün bu bölümünü öğrenmemde de yardımcı olmuşlar. Allah razı olsun, ne diyeyim...
Kuşe kağıda şahane fotoğraflarla basılmış, 280 sayfa, büyük ebat kitabın, bu yazıda özetini vermem söz konusu olamaz. Ben, sadece özete bir giriş yapacağım o kadar.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi 59.176 kilometre kare genişliğindedir. Burada kilometre kareye 6 kişi düşer. Türkiye’nin en önemli baraj gölleri burada yer alır. Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Antep fıstığı, mercimek, nohut ve karpuz üretiminde Türkiye birincisidir.
Ülkemizde geleneksel dövmenin en yoğun uygulandığı ve en iyi örneklerinin görüldüğü yer, Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. Bunun nedeni ise, bölgenin eski uygarlıkların beşiğinde yer alması, zengin kültürel birikimi ilginç dövmelerin burada çıkmasına neden olmuş. Coğrafi konumu nedeniyle inançların doğduğu, tarihin en önemli değişimlerinin yaşandığı bereketli bölge, doğaldır, dövme sanatınının da çok ilerlediği bir yer olmuş.
Bilge Umar, Mezopotamya kelimesinin “Irmaklar arasındaki ülke” demek olduğunu söylüyor. Yukarı Mezopotamya yani bugün ki Güneydoğu Anadolu Bölgesi deyimi ise ilk kez Büyük İskender döneminde coğrafi terim olarak kullanılmış.
Fırat ve Dicle, yetersiz yağış alan bölgenin alüvyonlu topraklarını sulamış yıllarca. Sulanan toprak neticesi bölgede büyük bir üretim artışı meydana gelmiş. İhtiyaç fazlası tarım ürünleri tapınak çatısı altında değerlendirilerek daha farklı alanlarda kullanılmış. Bu yeni ekonomik düzen sayesinde, bazı merkezlerde ilk gerçek şehircilik ortaya çıkmış. Yerel ekonomi tapınak koruması altına girmiş, dini baskı ve korku sayesinde belli bir sistem kurulabilmiştir. –Bugün, içerisinde yaşadığımız döneme ne kadar benziyor değil mi? Dini baskı ve korku sayesinde oluşan ticari sistem!- Bu sisteme “tapınak ekonomisi” adı verilmiştir.
Tarihin izlerini geleneksel dövme motiflerinde görmek mümkündür. Daha çok kadınlarda görülen, ancak erkeklerin de yaptırdığı dövme, Güneydoğu Anadolu bölgesinde çok yaygındır. Geleneğin bölgenin tarihi ve dini inançları ile ilgili olduğu düşünülebilir. Anadolu’da kadın tanrıçaya tapınma geleneği, yeni taş çağı boyunca egemendi. Ancak, doğaldır ki, daha sonraları da gelenek devam etmiştir. Anatanrıça, Hattilerde Vuruşemu; Hurilerde Hepat; Hititlerde güneş tanrıçası Arinna; Geç Hititlerde Kubaba; Frigyada Kybele; Antik Yunan döneminde Artemis; Hıristiyanlık döneminde Meryem; Müslümanlıkta Fatma Ana ismiyle bütünleşerek günümüze taşınmıştır.
Bugün, manaları büyük ölçüde unutulan dövme motiflerinin aslını taa Göbeklitepe’ye kadar götürmüş yazarlar. Göbeklitepe’de tapınaklarda T biçimli taşlar üzerinde kabartma yapılarak kullanılan uzun bacaklı kuş, yılan, keçi başlı insan, tilki, ay, yıldız, H biçimli piktogram işareti dikkat çeker. Bugün hala kullanılan akrep ve yılan şeklindeki dövmelerin aslı belki de Göbeklitepe tapınaklarına dayanmaktadır.
Kitapta dövme yaptıran kişilerin yaşam öykülerine de yer verilmiş. Öyküler, her ne kadar dövmelerle direkt ilgili değilsede, dövme yaptırılan dönemin, doğal ve toplumsal çevre koşullarının anlaşılmasına yardımcı olacak nitelikte. Bu arada dövme araştırmalarının Türklerin yanısıra Arap, Kürt, Süryani erkek ve kadın gurupları arasında yapıldığını buraya yazmakta da fayda var.
Beden yazıtları kitabında yer alan dövme motiflerinin, süslenmenin dışında farklı anlamları olduğu tesbit edilmiş. Araştırma derinleştirilince, bölgenin geleneksel el sanatlarından, kilim, keçe dokumalarında kullanılan motifler ile şekil ve anlam benzerliği ortaya çıkmış. Bu nedenle geleneksel dövmeyi, bölgenin tarihi, coğrafi ve sosyolojik kültürünü yansıtan, el sanatı olarak olarak görmenin doğru olacağına karar vermişler.
Görüyormusunuz? Görsel olarak insanların bedeninde seyrettiğiniz dövmenin nasıl tarihin içinden gelmişliği var...
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder