5 Kasım 2013 Salı

Eğil, hem Asur krallığının başkaneti, hem peygamberler diyarı

Diyarbakır gezimi anlatmaya devam ediyorum... “Mezopotamya Kaşifleri”, bizim gezimizin ve o geziye katılan bireylerin ismi. Kulağa hoş gelen şık bir isim değil mi?
Gurupla gezerken, Mezopotamya’da bulunan üç şeyden pek etkilendiğimi söyledim. Buğdayın anavatanı olması bir, tekerleğin burada icad edilmesi iki, zeytinin anavatanı olması üç... 



Tekerlek deyip geçmeyin... Bence endüstrinin başlamasına neden olan icad! Tekerlek bulunuyor, neredeyse dönen herşeyin atası oluyor... Anadolu’da su değirmenleri olarak karşımıza çıkıyor. Su değirmenlerinden etkilenip, gulet denilen yelkenli teknelerin yelkenlerini yöneten düzenek oluyor... Sonrası malum... Oluyor da oluyor... Tekerleğin geliştirdiği endüstri dallarına küçücük bir örnek verdim. Evet, Mezopotamya’da bulunan tekerlek, benim de çok işime yarıyor. Artık, taşımaktan yorulduğum fotoğraf makinamı, i-padimi ve okumak istediğim kitabı, edindiğim küçücük tekerlekli bir valize koyuyorum ve onu çekerek istediğim yere götürüyorum. Beni tanıyanlar, tekerlekli valizimle dolaşmamı yadırgıyorlar... Halbuki ben, Mezopotamya’da icad edilen tekerleğe ağır fotoğraf makinamı taşıtıyorum!
Rehberimiz Sayın Mehmet Mercan’ın dediğine göre, surların daha sağlam birbirlerini tutmaları için vaktinde çeşitli burçlar da yapılmış. Bunlardan birisi de Keçi burcu. Keçi burcu’nun içinde daha önce güzel bir sergiye tanık olmuştum. Bugün de sosyal etkinlikler için kullanılan bir mekan herhalde. Üzerinde, yani açık hava da bir çay ocağı, ufak masa ve kürsüler bulunuyor. Burcun etrafındaki Hevsel bahçelerini seyrederek çayınızı yudumlayabiliyorsunuz. Gezimizi organize eden Edip Paçal, bize harika bir sürpriz hazırlamıştı Keçi burcunda... Diyarbakır’da çok sayıda evcil güvercin yetiştiriliyor. İşte onları yetiştiren birisiyle anlaşmış. Güvercinleri, kutuların içinde Keçi Burcunun üzerine getirmişler. Edip Bey, herbirimizin eline bir güvercin verdi, sonra da anons etti, onları barışa, sevgiye, dostluğa doğru uçurduk... Harika bir manzaraydı, ancak ben fotoğraf çekemedim. Güvercini, elimle çok sıkarım, canını incitirim korkusuyla bir türlü muntazam tutamadım. Ona çok vakit ayırdığım için de, uçurunca fotoğraf çekmeye vaktim olmadı. Güvercini uçurmak muhteşem bir duyguydu... Bence, Keçi burcunun üzerinde bunu gelenek haline getirmeliler...
Sur İlçesi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, bize Mustafa’nın Yeri’nde mükellef bir kahvaltı verdi. Hani derler ya “kuş sütü eksikti” öyle bir kahvaltı... Sofrada on çeşidin üzerinde peynir vardı. Sonra internette okudum, meğer Mustafa Usta, on dört çeşit peynir sunuyormuş ve o peynirleri Diyarbakır’ın yanısıra Hakkari, Şırnak, Siirt, Bitlis ve Van’dan da peynir getiriyormuş. Masada Mardin’in Derik ilçesinden getirilen zeytin de vardı, çok yağlı ve lezzetliydi. Bizim, bir zamanlar Nizip’te yetişen zeytini anımsattı bana. Bu kahvaltıyı hazırlayan Mustafa Bey’in babası, peynirciymiş, Mehmet Mercan söyledi. Oğul da baba mesleğini almış, bugüne mükemmel taşımış. Sofradaki çoğu şey yerel veya bölgeseldi. Sırf kahvaltı için Diyarbakır’a ve Mustafa’nın yerine gitmeye değer.
Azize Kutlu, Abdullah Demirbaş’ın yardımcısı. O hiç konuşmadı, ama yerel kıyafetini gururla taşıması pek hoşuma gitti. Abdullah Bey, çok güzel bir konuşma yaptı bize. Barıştan, sorunlardan ve bölgenin sıkıntılarından söz etti. Kısa bir süre önce de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yapmıştı. “Orada neler dediniz?” diye sordum. “Size konuştuğum konuları irdeledim” dedi. Bize kahvaltıda Diyarbakır’ın 2014 deki Belediye Başkanının kadın olacağını ve eş başkanın bir erkek olacağını belirtti. Dediğine göre, birçok yerde kadın aday gösterilecekmiş; kadın belediye başkanına, erkek eş başkan; erkek belediye başkanına, kadın eşbaşkan olacakmış.
Abdullah Başkan, Diyarbakır Yahoo Gurubunun üyesi ve çok güzel konuşuyor. Söyledikleri çok doğru aynı zamanda. Şöyle bir cümle kalmış aklımda: “..... bir taraftan kan dökülürken, belediye başkanı olarak alt yapı sorunlarıyla uğraşamıyorsunuz...” Demirbaş, 2014’te aday olmayacağını, eski mesleği olan öğretmenliğe döneceğini de sözlerine ekledi.
Diyarbakır’ın Peygamberler şehri olduğunu, Mezopotamya Kaşiflerinin içine katılıncaya kadar bilmiyordum. Meğer, Kur-an-ı Kerim’de ismi geçen Hz. Harut, Hz. Harun-i Esfa, Hz. El-Yasa, Hz. Hellak ve Hz. Zulkefil’in mezarları Eğildeymiş. Eğil, aynı zamanda Asur Krallığının da başkentiymiş. Tüm bu peygamberlerin isimlerine güzel bir ziyaret inşa etmişler. Tepede ziyaret, aşağıda Diyarbakır Barajı’nın bir kısmı görünüyor. Barajın etrafındaki tepelerde çok tarihi mekan var... Kayalarda ki oyuklardan, çeşitli şekillerden bunu anlıyorsunuz. Ziyaretin olduğu tepede çok da meşe ağacı var. Dr. Abdullah Baran’ın söylediğine göre, o çocukken palamutları gece küle gömer, sabahtan da afiyetle yerlermiş. Kabuğu kolayca çıkan palamudun içi de fındık gibiymiş...
Edip Paçal, sağolsun organize etti, Dicle Baraj gölünde kısa bir tur attık. Etrafımızda muhteşem tarihi bir mekan, dilimizde Diyarbakır türküleri, kulağımızda Cahit Baylav’ın kemanının nameleri, masmavi baraj gölü, ona yansıyan sonbaharda sararmış yapraklar.... Hiç unutamayacağım bir manzara çizdi belleğimde...
Diyarbakır’da yemek yediğimiz mekanlardan birisi de Ala Çadır’dı. Bu mekan yeni açılmış. Anne ve çocuklar yönetiyorlar. Anne, pek hoş bir hanım, gelen konuklarla tek tek ilgileniyor. Lokanta çok temiz, bir porsiyonda üç lahmacun servis yapıyorlar, yani porsiyonlar kocaman, doymamak gibi bir sorununuz olmaz. Ben, yemekleri ve yazdığım gibi sahiplerini çok sevdim.
Bir akşam, bir otele ait, Diyarbakır evini anımsatan bir mekan da yemek yedik. Yerel türküler söyleyen bir saz ekibi vardı, gayet güzeldi. Yemekler de hiç fena değildi, saz ekibi olduğu için çok da eylendik...
7 yaşından itibaren Babası Hacı Mehmet Usta'nın elinde bir çırak gibi çalışmakla lezzetteki hayatına başlayan Mustafa usta, Diyarbakır'ın en tarihi yerlerinden biri olan Hasanpaşa Hanı'nda gerçek bir Kahvaltı Dünyası keyfini yaşatıyor.
Hacı Mehmet Usta peynir, turşu, yerli pastırma, kavurma, baklava ve börek tadında Diyarbakır'da nam salan bir adres olarak bugünkü Kahvaltı Dünyası'na da çok büyük bir damak tadı miras bıraktı. Namı diğer Turşucu Hacı Baba'dan bu damak tadını devralan Mustafa Usta şimdi Diyarbakır'da otantik, turistik, tarihi Hasanpaşa Hanında Türkiye'nin ve dünyanın ünlülerini ağırlıyor. Gözlerini bu tatlar içinde açan Mustafa Usta elinden kahvaltı yapmış olmanın verdiği o güzelim duygularla memleketlerine dönmektedirler. Hasanpaşa HanıMustafanın Kahvaltı Dünyası 200 kişilik konuk alabilme kapasitesi ile hem geniş ve ferah, hem tarihi dokular içinde apayrı, hem de yılların vermiş olduğu tecrübe ile gerçek bir kahvaltı yaşatıyor.Zengin kahvaltı seçeneğinde sadece peynirde 14 çeşit bulunmaktadır. Diyarbakır'ın yerli peynir çeşitlerinin yanısıra Hakkari, Şırnak, Siirt, Bitlis ve Van'a kadar birçok peynir tadını Mustafanın Kahvaltı Dünyasında bulmak mümkün. Bunların yanısıra zengin zeytin çeşitleri ile hem siyahi zeytinde, hem yerli yeşil zeytinde her damağa uygun tatlar sunmaktadır. Hacı Baba'nın halen Diyarbakır'da bulunan Yoğurt Pazarından konuklar için en güzel ve taze yoğurt getirilmektedir. Bunun yanında nar, muz, kivi gibi meyveler ile meyve tabağı, yumurtalı kavurma, pastırma gibi geleneksel kahvaltı menüsü tam ağzınıza layık. 
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

WELAJANS Web sitesi çözümleri; Sizin de bir web siteniz olabilir. ->>> htt:// www.sitepaneli.net