Geçen akşam, Füsun Sayek Festivali kapsamı içerisinde Doç. Dr. Aykan Erdemir çok kültürlülük üzerine konuştu. Konuşmayı o kadar beğendim ki kaydedip, kelimesi kelimesine burada yayınlamak istedim. Erdemir aynı zamanda CHP Bursa milletvekili... Festivali düzenleyenlerden Selin Sayek Böke, Aykan Erdemir’i şöyle tanıttı:
BilkentÜniversitesi Uluslararası İlişkileri bitirdikten sonra Master ve doktorasını Harvard Üniversitesinde yaptı. Tezini aleviler üzerine yazdı.Çalışmalarını Harvard Üniversitesinde öğretim üyesi olarak sürdürdü. ODTÜ Sosyoloji Bölümünde öğretim üyeliği yaptı. 2011 Yılında Bursa’nın en genç milletvekili olarak CHP’den 24. Dönem Milletvekili olarak Meclise girdi.
Şimdi, teypimi açayım Sayın Erdemir, beni mest eden konuşmasını yapsın, buyrun bir kısmını okuyun:
Antropoloğ nedir? Antropoloji insan bilimi, antropolojilinin alemeti farikası kültürü, insanı çalışan bir bilim dalı. Bu gece kültürü konuşacağız peki kültür nedir? Kültür insanı diğer, yaratıklardan farklı kılandır.Hayvanlardan farklı kılandır. Sizi hayal kırıklığına uğratıp, hayvanlarında bir kültürü olduğunu söyleyeceğim. Dünyada kültüre sahip olan tek varlık insan değildir. Bizim yakın akrabamız olan primatlarda örneğin şempanzelerde, gorillerde biliyoruz ki aslında kültür var. Örneğin şempanzeler, daldan kopardıkları ince çubuğu karınca yuvalarına sokup, aynı bizim çatal kullandığımız gibi yuvaya sokup, onu bir yemek aracı olarak kullanırlar. Yine şempanzeler, iki taşı alıp, çekiç şeklinde kullanıp, kabuklu yemişleri yerler ve bunu da yavrularına öğretebilirler. Demek ki, insanı tarif etmek için kültür yeterli değil... Bizim yakın akrabalarımız da hayvanlar alemi, aslında kültür sahibi... Yani belli alet edavatı biliyor ve bunu yapmayı da çocuklarına öğretebiliyor.Bu kültürün bir anlamı; soyut ve somut; etrafımıza baktığımızda alet, edevat, işlenmiş bir mendil, bir yemeni... Masallar, fıkralar, türküler, deyişler, ağıtlar, bunlar da kültürün bir öğesi. Bu kültürün bir anlamı...
Ama biliyoruz ki kültürün başka anlamları da var: Örneğin, çok kızdığımızda birine ne diyoruz: “kültürsüz”... Başka şeyler de söylüyoruz ama onu şu anda tekrar etmeyeceğim. Ne demek kültürsüz? Ya da çok beğendiğiniz bir kişiyi ifade etmek için: “Ne kadar kültürlü bir insan” diyoruz. Bakın bu kültürün bir başka anlamı... İlk anlamını düşünürseniz yeryüzünde kültürsüz bir insan olamaz... Her insan bir kültürün içine doğar. Her insan belli masallara doğar, belli fıkralara doğar. Belli türkülere, deyişlere doğar... Belli giyinme tarzlarına doğar. Belli yeme tarzlarına doğar, o lezzetleri bir ömür boyu arar. Öyleyse kültürsüz insan yoktur. Peki, kültürsüz insan yoksa, kültürsüz diye kızdığımız insan için demek ki biz bir başka kültürden bahsediyoruz. İşte bu kültür de yüksek kültür dediğimiz yani, daha rafine bir bilgi ve deneyim birikiminden bahsediyoruz. “Ne kadar kültürlü bir insan” dediğimizde de tıpkı aynı yüksek kültürün, aynı rafineliğin aynı inceliğin varlığından duyduğumuz memnuniyeti ifade etmemiz gibi... Öyleyse demek ki kültürün bir başka anlamını daha bulduk: Ne kadar kültürlü veya ne kadar kültürsüz diyerek, kimi zaman övgü aracı, kimi zaman yergi aracı olarak da kullandığımız da bir kültür var.
Ama bakın bir kültür daha var: Onu da şu cümlede görebiliyoruz: Şu ülkede, ya da şu coğrafya da şu kadar farklı kültür yaşıyor... Bu kıtada bu kadar farklı kültür yaşıyor dediğimizde artık fıkralardan, yemeklerden ya da yüksek kültürden bahsetmiyoruz. İnsan topluluklarından bahsediyoruz. Bu da kültürün üçüncü bir anlamı da farklı insan toplulukları demektir. Millet, halk, topluluk demek yerine bazan da kültür diyoruz. Demek ki kültür çetrefilli bir mesele... Üç farklı anlamı olabilir. Şimdi biz bu gece çok kültürlülüğü konuşacağız. Acaba çok kültürlülük, bu üç farklı kültürden hangisi anlamına geliyor? Neyin çokluğundan bahsediyoruz? Çok kültürlü kelimesinin tarihsel serüvenine baktığımızda, aslında çok da eski bir kelime olmadığını görüyoruz. Şimdi içinizden bazıları isyan edecek, özellikle de Arsuzlu, Hataylı, İskenderunlu olanlar... Diyecekler ki, “ne demek çok kültürlülük, yeni bir kavram?” Biz burada yüzyıllardır, bin yıllardır birarada yaşıyoruz. Farklı diller, farklı diller, farklı inançlar, farklı gelenekler, görenekler, etniler, birarada yaşıyoruz. Çok kültürlüyüz, diyecekler, çok da haklılar. Şüphesiz haklılar... Birlikte yaşama, yüzler, binler, belki de daha onbinler yıl öncesine gitse de çok kültürlülük kavramı aslında yeni bir kavram... Çünkü bu kavramın bugünkü anlamıyla kullanılmasının birinci dünya savaşı ile gündeme geldi. Özellikl savaş sonrası Avrupa’nın yoğun emek göçü ile birlikte yeniden inşası dönemidir Aslında çok kültürlülük kavramı pek çok, diğer güzel kavram gibi, varlığı ile bir soruna işaret ediyor. Bugün de Türkiye’de öyle değil mi? Televizyonda etkili ve yetkili makamlarda bulunan “bazı büyüklerimiz” güzel kelimeler söylediklerinde bizler de “eyvah” demiyormuyuz? Çünkü o güzel kelimeler çoğu zaman arkasında çok daha büyük sorunların habercisi oluyor. İşte çok kültürlülük kavramı da Avrupa’nın yaşadığı göç travmasıyla yakından bağlantılı.Bunu bir tek cümle ile ifade eden İsviçreli bir filozof yazar, Maks Fish, “biz işçi istedik, onlar insan gönderdiler...” Avrupa’ya göçün en güzel ifadesidir bence bu cümle...
Bu çok anlamlı konuşmayı yazmaya devam edeceğim.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder