Aslında bugün başka bir şey yazacaktım, ama olaylar öyle gelişti ki, size 24 saatimin hikayesini anlatmak istedim.
Efendim, benim Sevgili Kocam, annesinden mühendis olarak doğmuş bir güzel insandır... Mühendis dedimse, her alanı kast ediyorum... Aslında kendisi Makina Mühendisidir, üzerine Endüstri Mühendisi oldu, şimdi de inşaat alanında ihtisas yapıyor...
Daha küçücük bir çocukken, rahmetli kayınpederimin emir eri, o zamanlar lego falan gibi oyuncaklar olmadığı için ona tahtadan oyuncaklar yapar ve bazılarını da bizzat kendisine yaptırırmış. Eşimin, o oyuncakları dizişinden, hatta yapışından o kadar etkilenirmiş ki, Kayınvalideme “Abla, bu çocuk Vali olur” dermiş. Bu sözleri sarfeden emir eri, aradan seneler geçtikten sonra eşimi internetten buldu. Ona telefon açıp: “Ben senin profesör olacağını annene babana vaktinde söylemiştim” dedi.
Her neyse... Arsuzdaki evimiz müstakil olduğu için, eşimin mühendislik kabiliyetini göstereceği geniş bir alan var... Herkesin verandası şık yazlık möblelerle kaplıyken, benim veramdamda tik ağacından yapılmış bir tezgah ve onun üzerinde bir sürü alet var... Eee tabii yemek yiyeceğim bir masa ve arkadaşlarımla oturacak birkaç sandalye de bulunuyor!
Arsuz’da gün boyu üzerinde birkaç kez değiştiği amele şortu, bahçenin bir yanından diğer yanına hızlı adımlarla gider durur. Bu gidişlerde elinde ya seyyar merdiven, ya testere, ya benim ömrümde ilk kez gördüğüm bazı aletler vardır. Elektirikli aletlerin gün boyunca çıkardığı, “zııızzzzz” sesi katiyen eksik olmaz. Arada da bana seslenir: “Ayfeeeer, gel bana çıraklık yap!” Öyle ya, bazı işlemler iki kişiyle yapılabilir ancak. Çıraklığımı da çok beğenir, takdir eder, sağolsun! Sakın yanlış anlaşılmasın! Şikayetçi değilim... Ben senelerce yemek masamın bir ucunda bilgisayar olduğu halde, insanları yemeğe davet ettim, bilgisayarla birlikte yemek yediler! Bir de, o kadar sarfettiği emek, harcadığı zaman boşuna gitmiyor, çok güzel düzenlemeler yapıyor evde.
Biliyorum kaç zamandır İstanbul’da da kendine bir inşaat işi arıyordu. Kısmet oldu herhalde, o kadar sıkıntının arasında şu anda oturduğumuz eve çok yakın, muhteşem deniz manzaralı dubleks bir apartman dairesi aldık. Aman Allahım, nasıl bir evdi ama... Yemek odasının duvarı kahverengi; denize bakan geniş balkon hakiki lambiri ile bezenmiş, evin bazı doğramaları kahverengi, bazıları beyaz... Yatak odalarından birisi koyu mor renginde falan... Deniz manzarasını kapamak için herhalde balkonun lambirileri tam ortadan çıkan bir dikme ile ikiye bölünmüş... Anlayacağınız felaket durumdaydı. Bir de, evin içerisinde bir sürü alana saçma sapan şekilde beton dökülmüş... İncecik boru geçirilen bir alan, 1 metrelik bir duvarla kapatılmış... Yatak odası pencerelerinin önünde dışarı doğru 50 santimlik bir alan var, kuşlar oralara bol bol gübre bırakmışlar, temizlemek imkansız gibi... Aaaaa bir de, evin en güzel manzaralı yerini, banyo ile kapamışlar... Banyonun önünde de küçük bir çatı var. Kısaca söylemek gerekirse, ev bir puzzle gibi... Doğru parçaları biraraya getirip, yeniden yapmak gerekiyor...
Tam, Sevgili kocama göre bir iş... Hemen, bilgisayarla planlar çizmeye başladı... Gitti, diğer dairelere baktı. Tanıdığı bir dolu, inşaat mühendisi ve mimar var, onların hepsine evi gösterdi. Fikir aldı, fikir tartışmalarında bulundu. Sonunda kendi bizzat yapmaya karar verdi! Elinden epey iş gelen iyi bir usta buldu... Ve, uzun sayılabilecek bir sürede evi, oturulabilir hale getirdiler. Aaaaa bu arada, zaman zaman ustanın işini beğenmeyince veya birşeyler ters gidince bana serzenişte bulundu; azıcık azarladı; yüzünü astı filan... Bana serzenişte bulunması, ustaların başında durmadığım için. Tamam da ben inşaattan hiç anlamam ki, ustanın başında dursam ne değişecek ki? Bu tür kriz durumlarında takındığım tavır, hiiiççç aldırmamak... Çok faydası oluyor, tavsiye ederim.
Ikea’da kampanya vardı, gardropları oradan aldık. Güzel bir sistem kurmuşlar. İkea’dan gardropları monte edilmemiş halde alıp, hemen orada evinize nakledilmek üzere dhl’ye veriyorsunuz. Dhl, eşyanızın içindeki cam kısımları sigorta etmiyor, iyi mi? Onun için camları arabanız ile taşıyorsunuz. Dhl, bize teslimat için bir randevu verdi. Randevu gününden bir gün önce sms geldi. Ben nasıl memnun oluyorum, içimden “bravo, ciddi firma böyle olur” diyorum. En sonunda dhl kamyonu evin önüne geldi. Malı bir türlü indirmiyor! Tam iki saata yakın bir süre evin önünde durdu, malı indirmedi. “Neden indirmiyorsunuz?” diye sorduğumda, “ben bunları yukarı taşıyamam” dedi. Haydaaa, biz nakliye firmasına mal verdik, evimize taşınsın diye, değil mi? Sözün kısası, adam malı teslim etmeden geri götürdü! Ben ve eşim bütün gece, dhl firmasında yetkili birisini aradık derdimizi anlatacak, bulamadık. Bir e-mail adresi buldum, oraya yazdım, bana hemen sabahtan, “Şekerim biz, dhl express firmasınız, siz dhl suply chain firmasına şikayet etmelisiniz” diye cevap geldi, iyi mi? Netice olarak, halen dhl de derdimi anlatacak birini bulamadım... Gardroplar da geri gitti!
Bu sabah yeni eve gireceğim, kapıyı açamadım. Yepyeni bir Kale kapı taktırmıştım. Ne yaptımsa başaramadım. Tam 18 kere telefon ettim. Faturada yazan telefonları değişmiş... Oradan oraya, oradan oraya... Bana, bize en yakın servisin adresini verdiler.Yanımda kalem yok, telefonu yazamadığım için yanlış çevirmişim. Telefonumdan internete girip, doğru numarayı buldum, bu arada 19 kere telefon çevirmiş oldum! Neyse, adamlar bir saat içerisinde geldiler. Kapının birşeyi yokmuş, sadece iri pazulu olup, kapıyı kendime doğru var gücümle çekmem gerekiyormuş! Bende, gençliğimde tuşlu daktilo yazmaktan iri pazu filan yok... Kolumun fazla gücü de yok. Anlayacağınız kapıya göre bir adam değilim ben! Neyse, yaptılar, inşallah olmuştur.
Sevgili ülkemizde yaşamak için fedakar olacaksınız... Hem çoook paranız olmalı, hem çok vaktiniz olmalı, hem sinirlenmemelisiniz, hem şikayet edecek bir sorumlu arama zahmetine girmemelisiniz, çok konuşmamalısınız, gösteri, direniş, boykot hareketlerinde bulunmamalısınız, şikayetvari, eleştiren yazılar yazarsanız sonunuz kötü olabilir...
Şu işe bakar mısınız? Dhl de bizim topraklara uymuş! Bize yaptıkları hareketi, Amerika’da veya Avrupadaki bir müşteriye yapabilirler mi? Ne kadar küçümsüyorlar bizi, değil mi?
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder