Racine, Michigan gölünün kıyısında, Wisconsin eyaletinin güneydoğu kısmında yer alır. 1900 lerin başında Racine, Türkiye’deki zulümden kaçan genç Ermenilere ev olmuştu. Racine’e gelen bu genç insanlar, genellikle Tomarza ve Harput’tan buralara göçmüşlerdi.
Amerika’nın orta-batısı, sanayisi gelişmiş olduğu için Ermeniler’e mekan olmuştu. Önce, Detroit ve Chicago gibi, büyük şehirlere göçen genç insanlar, daha sonra yakınlardaki Racine gibi yine sanayi merkezi ama daha küçük kentleri tercih ettiler. Birbirlerine destek olup, fabrika ve dökümhanelerde iş bulmalarını sağladılar. Bu genç insanların planı, birgün evlerine ve ailelerine geri dönmekti. Ancak, süren kargaşa ve devam eden katliam, birçoğunu Racine’de kalmaları ve hayatlarını burada kurmaları konusunda zorladı. Bu kargaşanın içinde, yerlerinden yurtlarından edilmiş binlerce insan, perişan bir şekilde ya, yetimhanelerde ya da yabancı ülkelerdeydiler.
1920 yıllarında Racine’de çalışan Ermenilere akrabaları memleketten görücü usulü ile “gelin” ayarlıyorlardı. Köyleri ile irtibatları kopmasın diye, Amerikaya yerleşmiş Ermeniler kendi doğdukları yörelerden kızlarla evlenmek istiyorlardı. İşte bu şekilde Racine Ermeni topluluğu, mektupla organize edilmiş genç gelinler getirilerek büyüdü. Genç çiftler, yerleştikleri yeni ülkede kendilerine yeni bir yaşam yolu seçiyorlardı. “God bless America/Tanrı Amerika’yı kutsasın” deyimi artık özel bir önem taşıyordu. Bu deyiş, Ermeniler için “kurtulma ve korunma” demekti. Beraberce çalıştılar, eğlendiler, dua ettiler ve her zaman Ermeni lisanını ve dini inançlarını canlı tuttular. Birbirlerine güvendiler. Birçok genç ailenin “akrabaları” yoktu. Başlangıçta büyük fedakarlıklar yaptılar ve evliliklerin hepsi de başarılı oldu.
Bütün bu yazdıklarım, “Annem gibi pişirmek” kitabından alınma... Racine’deki St. Hagop Ermeni Apostolik Kilisesi tarafından 2001 yılında çıkarılmış bir yemek kitabı. Özelliği ise, tarifi veren her hanımın, biraz da kendi hikayesinden bahsetmesi... Kitabı çok beğendim. Lucille, benim İngilizceye çevirdiğim yazılarımı, düzelten insan; editörüm yani... Artık içimi dışımı bildiği için ne tür kitapları okumaktan hoşladığım konusunda fikri var. Bana, bahsettiğim kitabı göndermiş. Okuyunca pek sevdim ve okuduklarımı paylaşmaya karar verdim. Racine hakkında bu yazılanları daha önce bilmiyordum, öğrendim...
ANNEMİN ÖNLÜĞÜ
Küçükken hayatınızdaki en önemli kişi annenizdir. Ne güzeldir o günler... Anneniz, herşeyi düşündüğü ve yaptığı için siz kaygısız gezersiniz! Herhalde herkes, annesinin beline bağladığı önlüğü hatırlıyordur. Aradan kaç sene geçerse geçsin, anneninizi beline taktığı önlükle hatırlamaz mısınız?
Okuldan eve geldiğinizde mutfaktan gelen o nefis kokuları nasıl unutursunuz? Anneniz hep yemek pişirmez miydi? Yaa, özel günler için pişirilen yemekler... Onca emek çekilen ve gün boyu aralıksız süren yemek hazırlıklarını unutmanız mümkün mü?... Ekmek, baklava veya börek açılırken, oklavanın yufkanın açıldığı tahtaya değerken çıkardığı ses aklınızda değil mi? Bütün o güzel yemekler, ya evin babası, ya sizin, ya da kardeşiniz seviyor diye pişmezmiy di?
Kitapta yazılan her cümleyi çevirmek gerek o kadar güzel... Ama ben size mevsimde pişirebileeğiniz bir tarif vererek yazıyı sonlandırmak istiyorum:
Kurtempurt, benim ilgi duyduğum tariflerden biridir. Kayseri bölgesinde, taze asma yaprağı ve bulgur ile yapılır. Özellikle yazın bağevinde yaşayan Kayserililer için kolay bir yemektir. Misafir geldiğinde, bağdan yaprak toplarsınız, evde zaten bulgur ve mercimek vardır. Yemeği kolayca pişirirsiniz. Eğer varsa, yemeğin içerisine kurutulmuş kaburga koyarsanız çok yakışır. Kayserili Yemek kitabı yazarı Avukat İsmail Evci bana tarif ettiğim bu yemeğin “şaştım aşı” olarak isimlendirildiğini söylemişti, pek sevmiştim.
Şimdi ben size, Gülizar Asdigian ile Serpouhi Boranian tarafından verilmiş tarifleri karıştırarak vereceğim:
2 su bardağı ince kıyılmış bağ yaprağı
300 gr kuzu kıyma
3 baş soğan
½ çay bardağı mercimek
½ su bardağı iri pilavlık bulgur
1 baş soğan
Tuz ve karabiber
Tereyağı
Bağ yapraklarını saplarını çıkarıp ince kıyın. Kuzu kıymayla 3 baş soğranmış soğanı, soğanlar şeffaflaşıncaya kadar kavurun. Üzerine bağ yapraklarını ekleyip, biraz da sıcak su koyup, yapraklar yuşayıncaya kadar pişirin. Mercimeği ayrı bir yerde haşlayın. Kıyma ve yaprakların olduğu tencereye alın. Suyunu ayarlayıp, bulguru atın. Tuzunu biberini ayarlayın. Bulgur suyunu çekinceye kadar pişirirken, doğranmış bir soğanı tereyağda hafif kızartın. Bulgur suyunu çektikten sonra yemeğin altını kapatıp, kızarmış tereyağlı soğanları ekleyip, karıştırın.
Bu yemeği, salamura ve kuru yaprakla yapabilirsiniz. Kışın yaptığınızda pastırma eklerseniz, çok yakıştığını göreceksiniz.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder