Her sene Mart ayının onuncu günü, “Birleşmiş Milletler ve Lions günü” olarak kutlanıyor. Gün nedeni ile bu sene, Matilda Dimovska, Belkıs Baysal, Şükran Eroğlu ve Balçiçek İlter’in katıldığı “Dünyada ve Türkiyede Kadına Yönelik Şiddet” başlıklı bir panel düzenlendi. Matilda Dimovska, Birleşmiş Milletler Türkiye Daimi Temsilcisinin Baş Yardımcısı, Belkıs Baysal ve Şükran Eroğlu avukat, Balçiçek İlter ise toplantıyı yönetti.
Toplantıda çeşitli giriş konuşmaları yapıldı. Bunlardan dikkatimi çekenlerden birisi Şişli Belediye Başkan Yardımcısı Monik İpekel’in söyledikleriydi. Monik Hanım, birkaç gün önce Şişli Bölgesinde bir kadın toplantısı yaptıklarını, toplantıya katılan Polis eşlerinin yoğun şekilde kocalarından şiddet gördükleri konusunda şikayetçi olduklarını söyledi. İpekel, önümüzdeki günlerde psikoloğ desteğiğle konu üzerinde duracaklarını ve seri toplantılar düzenleyeceklerini belirtti.
BM Baş Yardımcısı Dimovska’da tüylerimi diken diken eden dolu istatistik sonucu verdi. Dünyada yaşayan 603 milyon kadının ülkelerinde kadına tecavüz ve ona yönelik şiddet suç değil. Ne kadar isterdim sayın Dimovska o ülkelerin ismini söylesin... Belki, kastedilen çok geri kalmış ülkelerdir diye düşünülebilir ama, gelişmiş ülkelerdeki rakamlar da ürkütücü. Kadına yönelik şiddetin dünyadaki en yaygın şekli, aile-içi şiddet ve cinsel istismar. Hamilelik döneminde uygulanan şiddet, töre cinayetleri ve kadın intiharlarının tümü ölümle sonuçlanıyor.
Dünya üzerinde yaşayan kadınların %70 şi (her 10 kadından 6 sı) fiziksel ve cinsel şiddetle ömürlerinde en az bir kez karşılaşmışlar. 15-44 yaş aralığındaki kadınların tecavüz ve aile-içi şiddet görme riski, kanser, trafik kazaları ve diğer tehlikeli hastalıklarla karşılaşma riskinden daha fazla.
Kadına yönelik şiddet için bir savaş silahı olarak da kullanılıyor. Hatırlayalım: Rwanda’da 1994 soykırımında 500 kadına tecavüz edildikten sonra öldürülmüştü. Dünyada 140 milyon kadın ve kız jenital mutasyona uğratılmış. Her yıl 5000 kadın “töre cinayetine” kurban gidiyor. Kadınlara ve kızlara yönelik şiddet, sadece bir insan hakları suçu değil. Verimliliğe, ekonomik gelişmeye de sekte vurur. Gelişmiş ülke ABD’de kadınlara yönelik şiddet sonucu harcanan tedavi masrafları yılda 5.8 milyar dolar; Kanada’da 1.16 milyar dolar, Avusturalya’da ise çok daha fazla 11.38 milyar dolar.
Avukat Şükran Eroğlu’nun ülkemiz için verdiği rakamlar oldukça ilginç. Hastanelerde yapılan istatistiklere göre vücutta meydana gelen kırık olayı erkekler için %9-20 arası değişirken, kadınlar için bu oran %30-50 arası oluyor. Her nasılsa, kadınların vücutlarında oluşan kırık, erkeklerde oluşan kırık olayından iki mislinden de fazla.
Türkiye genelinde bulunan taşınmazların %92 si erkeklerin üzerine kayıtlı. Kadınlar bir türlü malk mülk sahibi olamıyor yani....
Avukat Belkıs Baysal ise, 1949 da Türkiye olarak imzaladığımız Avrupa Birliği sözleşmesi üzerinde durdu. Baysal, Avrupa’da bugün geçerli olan bütün sözleşmelerden doğan hakların bizim de hakkımız olduğunu ancak bundan haberimiz olmadığını belirtti.
Avukat Baysal: “Bizler adına yapılan hiçbir antlaşmayı bilmiyoruz. 1949’dan beri alınan kararların hiçbiri Türkçeye çevrilmedi. Halbuki biz, 1949 da Strazburg’da oluşturulan Avrupa Konseyi’nin 10 kurucusundan biriyiz. Aradan geçen bu kadar yılda, bizim adımıza imzalanan antlaşma ve sözleşmelerin hiçbirinden haberdar değiliz. Bu metinlerin hiçbiri Türkçeye çevrilmedi” dedi.
Belkıs Hanım konuştuktan sonra, uzun süre düşündüm. Gerçekten de bizim adımıza Avrupa Devletleriyle imza atılan onca haktan, bilgiden yoksunuz. Bilmediğimiz için sorgulama şansımız da yok.
Pazartesi günü için oldukça karanlık bir tablo çizdim. Ama, maalesef gerçek bu...
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde