Sakıp Sabancı Müzesinde yaklaşık üç aydan sergilenen Monet tabloları vardı. Ekim’de başlayan sergiye nedense ancak son günü 6 Ocak’ta gitmek kısmet oldu. Sabancı Müzesinde benim gibi son güne kalanların sayısı fazlaydı ve içeri girmek için soğuk havada sıraya dizilmek zorunda kaldık. Beklediğimizi değdi çok güzel tablolar izlemek fırsatını bulduk.
Sabancı Müzesi, müzedeki her sergi için katalog gibi bir kitap hazırlıyor. Bu sefer geç kaldığım için kataloğ bitmişti. Ancak, koleksiyon hakkında bilgi veren ve anlatan Monet isimli bir kitapçık vardı. Aşağıda yazdıklarımı o kitapçıktan toparladım.
Oscar Claude Monet 1840 tarihinde bir bakkalın oğlu olarak Paris’te doğdu. Aile, toptan işine girmek amacıyla Monet çok küçükken Normandiya kıyılarındaki La Havre’ye taşındı. Monet’in ilk çizdikleri 10 ila 20 Frank’a sattığı karikatürler olmuştur. Monet, 17 yaşındayken annesini kaybeder ve hemen akabinde Eugéne Boudin isimli yerel sanatçı ile tanışır. Monet’i sanat malzemeleri satan bir dükkana götürür ve resim yapması için teşvik eder. . Boudin, kır resimleri yapması için Monet’i gezilere götürmenin yanısıra, açık havada direkt olarak temanın karşısında resim yapmayı da öğretmiştir. Açık hava yağlı boya resim yöntemi o dönem için alışılmışın oldukça dışındaydı. Monet, daha sonraki yıllarda ressam olmasını Boudin’e borçlu olduğunu ve bu amaçla Paris’e gittiğini söyleyecektir.
Boudin’in Monet’e, “Yerinde yapılan her şeyde stüdyoda yaratılmayacak bir güç, bir yoğunluk ve bir canlılık vardır” dediği rivayet edilir.
Açık havada resim yapmak yöntemi Empresyonistleri üne kavuşturmuştur. Monet’in açık havada resim yapmaya bağlılığı o kadar güçlüydü ki görüş açısını bozmadan resmini yapmaya devam edebilmek için hendek kazıp büyük tuvali de hendeğe indirirdi. Normalde yapılan ön hazırlık çizimlerini yapmadan direkt tuval üzerinde çalışırdı ve ışığı tuvali üzerine yansıtmamak için koyu renk elbiseler giymeye özen gösterirdi. Güneşlik olmadığı takdirde sanatçı güneş gözlerini kamaştırdığı için doğru renkleri ya da tonları elde edemezdi.
Monet’in resimlerine aşinayız çünkü bugün basılan kitaplar ve başka yayınlar için çoğaltılmıştır. Empresyonist resimleri muhtemelen bu resimlerin en popüler olanlarıdır; Empresonizm izleyiciyi imgelemeyi anlaması için çok fazla yormayan kolay bir sanattır. Empresyonist resimlere bakmak rahatlatıcıdır, bu resimlerde göze hoş gelen yaz manzaraları ve canlı renkler vardır. Ancak bu tarz yeni resim yönteminin hem yapılışı hem de resmettikleri itibarıyla halka kabullenmesi zor geldiğini unutmamak gerekir. İnsanlar daha önce böylesine gayri resmi resimleri görmemişleri. Sanki resim fotoğraf makinesiyle çekilmiş gibi tuvalin kenarı manzarayı aniden kesmektedir. Temaların arasında samimi aile sahneleri; alkoliklerin resimleri; hayat kadınlarının resimleri de vardır. Daha önceleri bu tarz temalar sanatçılara yakıştırılmıyordu. Monet resimlerini yapmaya başladığında bir bilinmeyene doğru yol alırdı.
Monet’in sanat tarihçileri tarafından “en iyi resimler” olarak nitelediği tablolar nilüfer resimleridir. 1883 yılında Paris’in 50 mil uzağında Giverny’de önce kiralayıp sonra satın aldığı evde çok çeşitli çiçekler ve nilüferler büyütür. Evinin hemen yakınında Sen nehrinin kollarından birisi, Ru nehrinin beslediği bir göletin de bulunduğu bir otlak satın alır. Bu otlakta yavaş yavaş özellikle de Japonya’dan ithal edilen söğütler, zambaklar ve nilüferler yetiştirir. Altı bahçıvanın baktığı bahçeleri resmetmiş, daha sonra da su bahçeleri üzerine yoğunlaşmıştır. Monet, 1897’den vefat ettiği 1926 yılına kadar bu bahçelerin değişik resimlerini yapmıştır.
Sakıp Sabancı Müzesinde yer alan ikinci etkinlik de Müzenin resim koleksiyonunu izleyebileceğimiz, “Tanzimat’tan Cumhuriyete Türk Resmi” isimli sergiydi. Bu sergide Osman Hamdi Bey, Şeker Ahmed Paşa, Süleyman Seyyid Bey, Halil Paşa, Hüseyin Zekai Paşa, Hoca Ali Rıza, Şehzade Abdülmecid Efendi, Ahmet Ziya Akbulut, Şevket Dağ, Sami Yetik, Mehmet Ali Laga, Ruhi Arel, İzzet Ziya, Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Hikmet Onat, Feyhaman Duran, Hüseyin Avni Lifij, Namık İsmail, Hamit Görele, Hasan Vecihi Bereketoğlu, Cevat Dereli, Zeki Kocamemi, Ali Avni Çelebi, Hale Asaf ve Fikret Mualla’nın tablolarını gördük.
Tabloları izlemek, onları anlamaya çalışmak, hatta resmedilenleri keşfetmek en hoşlandığım, keyif aldığım hobilerimden birisi... Sergilerde artık tabloların bazılarını anlatan çok güzel rehberlik sistemleri de var. Bu rehberlik hizmeti sayesinde tablo da göremediğiniz ya da farkına varmadığınız objeleri görüyor, resmi kavrıyorsunuz.
Tablolara bakmak, öğrenmeye çalışmak tıpki ilginç bir kitap okuyup, farklı bilgilere ulaşmak gibi... |
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde