İpekyolu şehirleri Belediye Başkanları toplantısının yedincisi Gaziantep’te yapıldı. Toplantı nedeniyle Sabah gazetesinin ön ve arka sayfası İngilizce basıldı. Ben de Antepli Halk Hekimleri konulu bir yazı yazdım. Yazımı Türkçe olarak da bugün yayınlıyorum.
Halk hekimliği çok önemli bir meslek. Bugün “alternatif tıp” olarak okullar da bile okutuluyor. Prof. Dr. Turhan Baytop’un “Türkiye’de Bitkilerle Tedavi” diye çok güzel bir kitabı var. Bu kitap da hastalığa ve bitkiye göre iki ayrı indeksle ülkemizdeki halk hekimliği gayet güzel anlatılıyor.
Bir Antepli olarak, benim en fazla itibar ettiğim ve her sene mutlaka yenisini aldığım bitki payavşandır. Türkçesi, yavşan olarak isimlediriliyor. Yaşar Kemal, İnce Mehmet isimli eserinde Toroslardaki yavşandan bahsediyor. Payavşanı ben karın ağrısı ve ishal için kullanıyor, hatta ilaç gibi yanımda taşıyorum. Bu sene, ihtiyacım oldu, Musa Dağdeviren’den ishale iyi gelecek bir malzeme sordum. “Karpuz çekirdeğini kabuklarıyla ye” dedi. Uyguladım ve çok başarılı bir ilaç olduğunu saptadım. Tavsiye ediyorum, ama bu demek değil ki, doktora gitmeyin veya ilaç almayın. Sadece, aklınızda kalsın diye yazıyorum. Zira, insan her zaman doktora veya eczaneye gitmek imkanını bulamıyor.
Doğudan, ipek yolu vasıtası ile gelen otlar, bitkiler ve diğer malzemeler Antep halk hekimliği üzerinde büyük rol oynadı. Zira, hastalıkları iyileştirmek için tek çare doğanın yetiştirdiği bitkilerden yararlanmakdı. Hangi bitkinin hangi hastalığa iyi geldiği ise, sadece tecrübeyle bilindi. Bu yazıda 1850-1900 arasındaki Antepdeki Halk hekimliğini konu edeceğim.
Yazıyı, Kevork Sarafian’ın Batmuçyun Ayıntabi Hayots/ Antepli Ermenilerin tarihi II. Cilt, Sayfa:672’den uyarladım. Kitabın bu bölümü Armen Aroyan tarafından İngilizceye çevrildi, ben düzenledim.
Amerikan Hastanesi kurulup, 1882’de Doktor Shepard buraya gelinceye kadar geçen sürede Antep Halk Hekimliği büyük önem taşıyor. Yazının sonunda göreceksiniz Dr. Shepard da özellikle kırık, çıkık vakalarında Halk hekimliğinden yararlanmakta tereddüt etmiyor. Bu arada, bahsettiğimiz dönemde, Antep’te Osmanlı Hükümeti tarafından görevlendirilmiş bir doktor olduğunu, ancak doktorun 300 köye bakmak gibi bir yükümlülüğü olduğu için, görevini yerine getirmekte çok zorlandığını da bilmemiz gerek. İşte, meydana gelen bu boşluğu o dönemlerde halk hekimleri dolduruyordu.
Avedis Şitilyan işte bu halk hekimlerinden biri idi. Halk ona kısaca Doktor Şitil derdi. Uzun bir entari ve üzerine kısa bir palto (sako) giyerdi. Başına bir fes takar, fesin etrafına da bir yazma sarardı. Ürünleri sattığı ve hastalarına baktığı dükkanı Kastelbaşı ve Kozanlı civarında idi. Dükkandaki rafta 20 kadar kavanoz görürdünüz. Bunların çoğunda Kinin ilacı vardı. Bunun yanısıra raflarda bitki suları, mühsil tipi ilaçlar, vazalin ve bitki kökleri de bulunuyordu. Bazı malzemeleri de çekmecelerde dururdu. Tam doktor gibi çalışırdı. Sancısı, soğuk algınlığı, burun tıkanıklığı, göz ağrısı, vucüdunca kesik olanlar Doktor Şitil’in dükkanına koşarlardı. Aynı şekilde çocuklarına aşı yaptırmak isteyenler de dükkanı aşındırırlardı. Doktor Şitil çok sabırlı bir adamdı. Hastalarına ilacın yanısıra öğüt de verirdi. Sabahları, dükkana geldiğinde çok sayıda Türk, Ermeni ve civar köylerden gelmiş hasta insanları kendisini beklerken bulurdu. Herkes, Doktor Şitil’in kabiliyetine ve ve verdiği ilaçların doğruluğuna güvenirdi.
Bazen de, hasta ona gelemez, o hastanın evine giderdi. Hastanın odasına yüzünde kocaman bir tebessümle girer, herkesin kendisini selemlamasını sağlardı. Hastanın yanına gider, nabzını tutar ve “Gülüm, senin bir şeyin yok, bir iki güne ayağa kalkarsın” derdi. Daha sonra, evin reisine döner: “Bana bir şişe getirin. Size, hastaya günde üç kez içirilmek üzere bir sıvı vereceğim. Ayrıca, 12 de tablet bırakacağım, bunları üç gün boyunca günde dört sefer vereceksiniz” derdi.
Ne tuhaf! Halk hekiminin söyledikleri ve tabiatın da yardımı ile hasta, bir kaç gün içerisinde ayağa kalkardı. Doktor Şitil’in başarısındaki büyük sır; hastasına söylediği moral verici sözler ve hastanın kendi kendine güvenini sağlamasıydı. Bu arada, hasta insanı gerçekten hasta olmadığına ve ciddi bir rahatsızlığı bulunmadığına ikna da ederdi.
Kevork Kelleyan, Antepli başka bir halk hekimiydi. Şitilyan kadar popüler değildi. Ancak, ciddi ve kapasiteli bir adamdı. Ciddi bir hastalık olduğu zaman, aranan kişi idi. Onun kendine ait bir dükkanı yoktu. Hastası olan kişiler onu evlerine götürür, o şeklide tedavi ederdi.
Haruçun Hekimyan’da halk hekimiydi. Hem hekim, hem de eczacı görevi görürdü. Karagöz semtinde bulunan dükkanında çok geniş anlamda ilaç stoku vardı. Dükkanın etrafında daha çok Türklerin dükkanları vardı. Müşterileri ise, varlıklı Türk ailelerdi. Çok tecrübeli olduğu için iyi isim yapmıştı.
Toros Topçuyan hem berber, hem hekim, hem de diş hekimiydi. Hem berberlik eder, hem hastalara bakar, hem de diş çekerdi. Dükkanı, Balıklağan semtinde idi. Dükkanında, kullandığı aletler asılı dururdu. Kelpeten bunlardan birisi idi. Ayrıca, raflarda çeşitli kavanoz ve şişeler de vardı. Topçuyan zamanında diplomalı doktor veya diş hekimi yoktu. Diş çekmek, bu konuda tecrübeli birkaç Türk veya Ermeni berberin işi idi.
Diğer bir hekim, Yahya Polisacyan, görme yetisini çocukken kaybetmişti. Elinde bir bastonla yürürdü. Diğer Yanında kendisini yönlendirecek bir eşlikçi mutlaka olurdu. Çok sağlıklı bir adam olan Polisacyan, diğer insanlar da olmayan bazı yeteneklere de sahipti. Herhangi birinin vücudundaki herhangi bir hastalığı iyi edebilirdi. Özellikle de kırık çıkık konusunda çok usta idi. Bu yeteneklerinden dolayı ismi, sınıkçı doktor a çıkmıştı. Hekim Yahya, konusunda çok ustaydı ve bütün Halep bölgesinde o kadar bilgili, tecrübeli birisi yoktu. Antebin yanısıra, Kilis, Anktakya, Biecik, Urfa ve hatta Malatya’dan bile hasta gelirdi. Amerikan Hastanesinden Doktor Shepard bile, onun tedavi yöntemlerini çok beğenir ve takdir ederdi. Dr. Shepard’ın gönderdiği bütün hastalara, Hekim Yahya hiç ayırım yapmadan bakar ve iyi ederdi. Tüm bu yeteneklerinden dolayı 1915 sürgününe gönderilmedi, Antep’te kaldı. Sınıkçı Yahya, daha sonra Fransızlarla Antep’i terk etti, Halep’e yerleşti. Ve Halep’te vefat etti.
Yukarda saydığımız halk hekimlerinin hiç birinin diploması yoktu, ancak Kelleyan, Hekimyan ve Topçuyan’ın oğulları doktor oldular.
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde