Dudu, Arsuzlu Mehmet Bekçi’nin kızı, Arpaçiftlik’li Ahmet Güllüoğlu’nun karısı... Gözcüler köyünün girişinde oturuyorlar. Sevgi dolu yürekleri, kocaman bir bahçeleri var... Bahçede yetişen gani miktardaki sebze ve meyvelerin fotoğraflarını sizin görebilmeniz için çektim.
Aynı zamanda, sevgili Fatma Gezmen’in de ablası olan Dudu ile tanışıklığımız seneler öncesine dayanır. Eltisi ile ortak oturdukları bahçenin gölge ve beton zeminine arabamı park etmeyi pek severim. Benim her zaman park ettiğim yerde, bazen traktör veya araba olur. Ben gelince, saygılarından hemen o arabaları kaldırır, bana park yeri açarlar, pek memnun olurum.
Leylekler, bizim evin üzerinden Mısır’a veya Afrika ülkelerine doğru göç etmeye başladılar. İskenderun körfezine yakın yerde konaklayıp, sabahın erken saatlerinde uçuşa geçip, saat 11:00 gibi körfezin çeşitli noktalardan geçiyorlar. Artık İstanbul’a dönüş vakti geldiği için, veda etmek üzere dün akşam üzeri Dudu’nun yanına Emel Abla, Şükriye Hanım, Fatma ve ben gittik. Giderken yol üzerindeki bakkalda taze acur gördük, hemen durup, arabayı park ettim. Taze soğan ve maydanoz Emel Abla’ya ilham vermiş olmalı, Fatma ile kısır yapmaya karar verip, malzemelerin bir kısmını aldılar. Daha sonra Dudu’nun evine vardık ve salça yapılmak üzere doğranmış domates ve hali hazırda yapılmış birber salçası ile karşılaştık. Taze domates, yeni biber salçası, bol yeşillikle pek güzel bir kısır yaptılar. Kısır yapılırken ben kendimi bahçeye attım. Aman Allahım! Tohum olmak üzere ayrılmış bamyalar fişek gibi gökyüzüne yönelmiş, fotoğrafını çekerken ilginç buldum. Bir tarafta olmuş incirler, diğer tarafta olgunlaşmak için çabalayan narlar, cevizler her an toplanmak için bekliyor. Yerlerde kabağın envari türü uzanıyor... Kavun ve karpuzlar... Dün kaç çeşit biber gördüğümü saymaktan aciz kaldım. Dudu, bir taraftan bana anlatıyor, diğer taraftan benim için biber ve patlıcan topluyor. Biberin fazla acı olmaması için yeni yetişenlerden koparmak gerekirmiş. Onu taklit edip ben de toplamaya çalıştım. Herbirini koparmadan önce soruyorum, aldığım cevaplardan anladım ki ben, yeni yetişenleri ayıramıyorum! Yani beceremedim, biber toplamasını...
Bahçeyi gezerken yemyeşil şeftaliler dikkatimi çekti. Meğer bunlar ayrı bir cinsmiş ve yeşilken olgunlaşıp yeniliyormuş. Dudu, bize biraz tuzlu gelen kışlık biber salçasını da hazırlamıştı. Neden bu kadar tuzlu olduğunu sorduğumuzda “biz kışının yemek pişirirken yemeğe tuz atmayız, salçayı tuzlu yaparız” dedi.
Dudu’nun bize bahçede çay yaptığı şahane bir de semaveri var. O kadar çalışkan ve düenli bir kadın ki Dudu, vakti olduğu zaman, semaverin odunlarını tek tek eliyle kesip hazırlıyor. Böylece semaveri ateşlemek istediğinde küçük odun ve tutuşturmak için gerekli çıralar filan hepsi hazır... Semaverin içerisinde bir miktar kül vardı, onu boşaltmadı. Nedenini sordum: “Külü boşaltırsam, bu odunlar hemen yanar, suyu kaynatır, zira rüzgar oldukça fazla” dedi. Halbuki külü boşaltmazsa rüzgar odunların hemen yanıp kül olmasını engeller, hem de suyun yavaş kaynamasını sağlarmış. Nitekim biz kısırımızı yerken, su kaynadı ve çay demlendi. Yani, semaver odunlu olmasına rağmen biz vaktinde içtik çayımızı.
Bu bölgede “arşın löbye” denilen uzun börülceler var. Dudu’nun söylediğine göre, kısa börülceler daha lezzetli oluyormuş. Ama ben arşın löbyenin ismini ve görüntüsünü seviyorum! Aynı tür börülceleri Amerika’da da görmüştüm, Çin’den ithal edildiğini söylemişlerdi. Bu bölgede arşın löbye gibi, arşın fasulye de var, ama Dudu’nun bahçesinde onlardan yoktu.
Tam buğdayı öğüterek ince sac ekmeği yapıyor Dudu... O kadar lezzetli bir yiyecek ki, ancak tadarsanız bilirsiniz... Bu sene geçti, ama gelecek seneye inşallah ekmek açmasını ve pişirmesini öğretecek bana Dudu. Biliyorum, yufka açmak, erken kazanılması gereken bir beceri, ama olsun ben 60 yaşına öğreneceğim, ne yapalım?
Maalesef Dudu’nun fotoğrafı yok sayfada... Fotoğrafının çekilmesinden hiç hoşlanmıyor. Ben de ona çok saygı duyduğumdan bu isteğini anlayışla karşıladım. Halbuki fiziken de güzel bir kadın Dudu... O kadar yetenekli ki maşallah, su motorunu tamir edebiliyor, düşünebiliyor musunuz? O kocaman bahçeyi kendisi ekiyor biçiyor... Bahçedeki damlama sistemini, bahçenin sürülmesi gerektiği zaman söküyor. Ekim vakti geldiğinde yeniden döşüyor. Şahane salçalar, nar ekşisi ve türlü çeşitli yemekler yapıyor... Üç kızı bir oğlu bir de şeker mi şeker torunu var. Dudu ile farklı maceralarımı seneye yazacağım. O kadar bilgili ve deneyimli bir insan ki, yazmakla bitiremem herhalde...
Yazarın diğer yazıları: http://www.ayfertuzcuunsal.com/p/yazilari.html adresinde